Boşlukları dolduran boşluk!
Hava çok sıcak, nem çok yüksek. Ama vapurun güvertesi püfür püfür.Biri yirmili yaşlarda, diğeri orta yaşlı, akraba olduklarını sandığım iki kadın telaşla kendilerine iyi bir yer...
Hava çok sıcak, nem çok yüksek.
Ama vapurun güvertesi püfür püfür.
Biri yirmili yaşlarda, diğeri orta yaşlı, akraba olduklarını sandığım iki kadın telaşla kendilerine iyi bir yer arıyorlar.
Haklılar. Bu manzara kaçmaz!
Böyle diyorum ya, bakmayın siz...
Çünkü ne zaman güzel manzaraları doya doya içimize çekme fırsatını yakalasak ya kanıksamış gibi davranıyoruz ya da zihnimiz başka şeylerle dolup taşıyor; gözlerimiz baksa bile görmüyor.
Ben de bazen içimden defalarca "düşünmeyi bırak, şu güzel İstanbul'a bak!" diye tekrarlarsam, toparlanabiliyorum.
Nitekim iki kadın az sonra çantalarından "yetişkinler için boyama kitapları"nı ve kalemlerini çıkartıp kafalarını önlerine eğiyor. Yanına birer de çay. Değmeyim keyiflerine. Kafalarını bir daha hiç kaldırmıyorlar.
Güneşin yaktığı Sarayburnu, Boğaz'ın Marmara'ya açılan ağzında suların hafifçe gümüşlenmesi, hızla arkamızda kalan Üsküdar ve Kuzguncuk sahili...
Bunlarla hiç ilgilenmiyorlar.
Çünkü önlerindeki "Esrarengiz Bahçe"yi renklendirmekle meşguller.
Yazıya böyle başladım diye...
Yetişkinler için boyama kitapları modasına kapılanları yerden yere vuracağımı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.
Kolaycılık olur bu!
Olup biteni anlamaya çalışmak daha doğru.
Gördüğüm şu...