Gerçekten hayvan sevgisi mi, yoksa kaçış mı?
Sosyal ve geleneksel medyayı esir alan hayvan görüntülerine ve hayvan davranışları haberlerine bakıp da..."İyi ama bu kadarı da bir tuhaf!" diyor musunuz?Yalnız kedileri köpekleri değil, börtü böceği...
Sosyal ve geleneksel medyayı esir alan hayvan görüntülerine ve hayvan davranışları haberlerine bakıp da...
"İyi ama bu kadarı da bir tuhaf!" diyor musunuz?
Yalnız kedileri köpekleri değil, börtü böceği, yılanı, kuşu da seven biriyim ama yalanı yok, ara ara içimden böyle söylendiğim çok oluyor.
Geçen gün yirmi yıl önceki bakıcılarını tekrar görünce hatırlayıp boynuna sarılan şempanzelerin haber görüntüleri rekor kırdı.
Ah, dedi çoğu kişi, unuttuğumuz nice duyguyu, vefayı, hasreti, kavuşmanın sevincini bize şempanzeler hatırlatıyor.
Peki böyle düşünüp dediler de...
O duygulara tekrar değer verdiler mi? Ne gezer!
***
Gerçek şu ki...
Hayvanları bir türlü "hayvan" olarak sevemiyoruz. Ya onları insan yerine koymaya çalışıyoruz ya da oyuncağa çeviriyoruz.
Şefkatle birbirine sarılan farklı türde hayvanların fotoğraflarına bayılıyoruz mesela.
Kendi aramızda nasıl şefkat ve aşk yoksunu hale gelmişiz hayvanların bizi bunların varlığına inandırmasını istiyoruz.
Hatırlıyorum...
Bir zamanlar artık yaşlanmış babalarını kan revan içinde pataklayarak aile ortamından açlığın ve ölümün kollarına doğru kovalayan genç aslanların belgesellerini ağzımız açık izlerdik.
Şimdi işin bu yanını unuttuk!
Doğal ortamından kopmuş aslanların insan bakıcılarıyla kucaklaşmalarına bayılıyoruz artık.
Tuhaf dediğim bu!
Yalnız tuhaf da değil, basbayağı patolojik uzantıları var.