"Ne yapıyorum ben yahu?"
Mutfak tezgâhının üzerinde yan yana dizilmiş paketler gözüme çarptı.Bir, iki, üç, dört, beş, altı... Daha fazlasını sayamadım; birbirinin aynı bir sürü tahıl gevreği...
Mutfak tezgâhının üzerinde yan yana dizilmiş paketler gözüme çarptı.
Bir, iki, üç, dört, beş, altı... Daha fazlasını sayamadım; birbirinin aynı bir sürü tahıl gevreği paketi.
"Bu ne?" diye bağırdım galiba; "siz sevmezsiniz ki, böyle şeyleri!"
Kendinden pek hoşnut bir ifadeyle "avantajlı indirim paketindeydiler, aldım" dedi. Sonra parmağıyla işaret edip buzdolabının yanına çağırdı. Kapağı açtı ve içerde sıra sıra dizili kaşar, hellim, dil peyniri paketlerini gösterdi.
Ben şaşkın haldeyken o umutsuzca gözlerimde "vay ne uyanıksın, aferin sana arkadaşım!" bakışını arıyordu.
O an anladım; arkadaşım emeklilik sıkıntısını böyle zekice tüketici hamleleriyle (!)geçirmeye kararlıydı.
İyiydi işte hayat!
TV vardı bir kere, bankadaki tasarrufunun minik yatırım hareketlerine aydan aya bakmanın heyecanı hiç hafife alınmamalıydı.
Eh, eşinin ve kendisinin sağlık problemleri, oğlan ile kızın dertleri falan derken, insan bayağı oyalanıyordu!
Peki böyle yaşamak boş muydu?
Bak! İşin orası hakkında hiçbir şey öğretmemişlerdi.
Buzdolabı ve tezgâhın üstü doluydu. Oturma odasındaki büfenin içi doluydu, bankadaki hesap doluydu.