Ne yapmalı?
Hep aynı ve yıllanmış hikâye... Aynı yakınma, aynı sızlanma... Batı'ya kendimizi anlatamıyoruz. Kendimizi geçtik, derdimizi anlatamıyoruz.Daha yeni ve havalı bir deyimle ifade edersek; "dışarıda Türkiye...
Hep aynı ve yıllanmış hikâye... Aynı yakınma, aynı sızlanma... Batı'ya kendimizi anlatamıyoruz. Kendimizi geçtik, derdimizi anlatamıyoruz.
Daha yeni ve havalı bir deyimle ifade edersek; "dışarıda Türkiye hakkında oluşan algıyı yönetemiyoruz."
Bu konu sürekli tartışılıyor, tv programları yapılıyor, eş dost sohbetlerinde bile konu ediliyor; hepsinden önemlisi de gerçekten acısı çekiliyor.
Hele 15 Temmuz'dan sonra Batı dünyası halkın değil, darbecilerin akıbetini merak ediyorsa dertlenmemek mümkün mü?
Tamam da...
Ne yapmalı?
Zurnanın zırt dediği yer tam burası.
Kimse alışıldık olanın dışında bir şey söylemiyor.
Basit diplomatik tepkiler konusunda dökülüyoruz. Dışişleri bürokrasimiz kökünden problem. İstisnaları bir yana bırakırsak, Batı'ya bizi anlatmak üzere değil, Batı'yı çevrelerine ballandırarak anlatmak üzere yetişmiş bir yığın görevliden söz ediyoruz.
Bir de aradan sıyrılmaya çalışan "Batı'yı en iyi ben bilirim"ci pazarlamacılar, hafif sosyopat tipler ve fırsatçı kamuoyu şirketleri de devreye girince işler iyice karışıyor.
***
Şimdi uzun uzun Türkiye'nin dışarıda imajını nasıl yöneteceğini masaya yatıracağımı sanıyorsanız, yanıldınız.
Neden?
Bir kere, dinlemeye niyeti olmayana bir şeyler anlatmak deveye hendek atlatmaktan zordur.