Ölüm haberleri ve hayat!
Medyaya bomba gibi düşen ölümlerin ardından... Bir de "uzaktaki yakınlar" diyebileceğimiz insanların ani ölümleri karşısında... Çoğumuzun içinde hemen "her şey boş işte!" hissi kabarmaya...
Medyaya bomba gibi düşen ölümlerin ardından...
Bir de "uzaktaki yakınlar" diyebileceğimiz insanların ani ölümleri karşısında...
Çoğumuzun içinde hemen "her şey boş işte!" hissi kabarmaya başlıyor.
Eskiden üç beş kişi bir araya gelince bu his dile getirilirdi; şimdi sosyal medya çağı ya, ölenlerin fotoğraflarının yanına hayatın boşluğunu anlatan cümlelerin eklenmesi pek gözde bir tutum.
İran'da düşen özel uçak haberinden sonra da aynı şey oldu.
Dahası da vardı tabii..
Utangaç "madem öyle, şimdi ne yapmalı?" sorgulamaları...
Ölüm hakikatini gösterip berbat ve bencil bir hayat sıtmasına kendini razı etme çabaları...
Dünyevi hazlara dair örtülü çağrılar...
Hepsi hızla birbirini takip etti.
Nasıl etkili bir ruh haliyse artık, mütedeyyin insanların da aynı rüzgara kapılıverdiklerini gördüm.
Tabiatın ortasında sade bir hayat süren kahramanımız yaşadığı araziyi alıp otel yapmaya gelen iş adamıyla "Niye böyle hırs yapıyorsun, sonunda öleceksin!" diyerek dalgasını geçiyordu. Ama ondan ötesinde söyleyecek tek lafı yoktu.
Filmi izleyen kaç kişi "tamam bu iş adamı hırs yapmasın ama ne yapsın?" diye sormuştur, bilemem.
Zaten senaristin ayağı toprağa basan bir yaklaşım sandığı şey aslında Nişantaşılı, Bağdat Caddeli hanımların "kafa"biçimi. Kafe muhabbetlerinde boş bulununca veya bir ölüm haberi geldiğinde iç geçirip tekrarlarlar: "Amaaan, hayat boş be şekerim, ucunda ölüm var!"
İyi de niye var?
Sakın hayatı "doldurmak" için olmasın!
Üstelik dünya hayatına aldanmamak ile aldanıp da boş bulmak arasında derin bir uçurum uzanıyor.
Böyle sızlananların neredeyse tamamına yakını tuzu kuru kimselerdir. Ayaklarını uzatarak "boşluk"tan söz etmek sınıfsal bir sakızdır.
Tadı çabuk kaçar, ayrı.
O yüzden sürekli tekrar edilmeyi talep eder.
Oysa gören göz, anlayan kalp, bilen zihin için her şey "ölüm hakikati"ni kavrayarak başlar.
O zaman...
Yapacak iyilikler vardır...
Sakınılacak kötülükler...
Doğru, dosdoğru seçimler vardır...
Hiç vakit geçirmeden.