Pabucumun seçkincileri!
Bir üstten bakış ki, görmek lazım... Nereye pislese, oraya boncuk bıraktığından emin bir hal! Durup bir anlığına...Nasıl oldu da hezeyanlarımı siyaset sanmaya başladım diye soracağına...
Bir üstten bakış ki, görmek lazım... Nereye pislese, oraya boncuk bıraktığından emin bir hal!
Durup bir anlığına...
Nasıl oldu da hezeyanlarımı siyaset sanmaya başladım diye soracağına kendisine...
O çok rağbet gören kalıbı kullanarak dönüp bana soruyor: "Sen ne ara bu fikirleri savunur oldun?"
İtiraz ettiği şey malum...
Bir yandan inancıma ve elbette ucu siyasete kadar uzanan dünya görüşüme itiraz ediyor.
Birdenbire başka biri olmuşum gibi geliyor ona.
Niye? Çünkü ben has domates, iyi zeytinyağı ve Ege'nin güzelliklerini keşfetme peşinde az zaman geçirmemişim, yani aslında "onlardan biri"ymişim.
Ulan, sanki has domates lezzeti sadece senin sınıfına hak, ötekilere yasak!
İyi zeytinyağını tanımak şehirli dedenden kalma bir bilgi de, dağdaki çobanın haberi yok! (Oysa düşünsene, sen o bilgiyi ancak bir uzmanlık kursuna gidince edinebiliyorsun.)
Ege desen...
Orada esas senin bu kafan yeni.
Git biraz tarih oku; mesela Serbest Fırka'ya bak, Demokrat Parti mitinglerine bir göz at diyeceğim ama...
Öyle zavallı bir darlık, hatta şapşallık ki düzeltmek imkansız.
Bir başkası...
Kuzey ormanlarını savunuyormuş; tek bir ağacın bile kesilmesine karşıymış; İstanbul artık küçülmeliymiş; alışveriş merkezleri yıkılıp park yapılmalıymış...
Gözlerini gözlerimden kaçırarak "Sen yeşili severdin" diyor; "çevreyi savunurdun."
Soruyorum:Ee?