Selfie!
Nelson Mandela'nın cenazesiydi, değil mi?Uzun süren tören atmosferinden sıkıldıkları için mi bilinmez, Obama, Cameron ve Danimarka Başbakanı Schmidt kendilerini "selfie" çekmeye kaptırmıştı...
Nelson Mandela'nın cenazesiydi, değil mi?
Uzun süren tören atmosferinden sıkıldıkları için mi bilinmez, Obama, Cameron ve Danimarka Başbakanı Schmidt kendilerini "selfie" çekmeye kaptırmıştı, hatırlarsınız.
Yanlarında oturan Michelle Obama'nın somurtan ifadesini bir yana bırakırsak...
Ve Anglosakson basınının ertesi gün "Sizi gidi Narsisist saygısızlar!" türü manşetlerle çıkışını da ciddiye almazsak...
Denilebilir ki, gerçekte bu insanlar ayrı bir dünyadır, her hareketleri aynı zamanda bir "halkla ilişkiler" stratejisinin parçasıdır. Eh, anlarım!
Fakat geçen gün bir arkadaşım gittiği cenaze dönüşünde telefon edip ailenin gençlerinin cenazenin önünde vakarla, saygıyla ama defalarca selfie çektiklerini anlatınca...
Artık davranışsal bakımdan iyiden iyiye farklı bir dünyada yaşamaya başladığımız gerçeği kafama dank etti.
Ben de içimden önce "Yok artık!" dedim ama huysuz ihtiyar kipinde kalıp söylenmek neye yarar?
Hem sonra bir bakmışsınız, olmadık yerde, olmadık zamanda bizzat kendiniz selfiecoşkusuna kapılıp gidivermişsiniz...
O yüzden bu türden yeni gelişmelere daha sakin bir gözle bakıp anlamaya çalışmak gerekiyor.
Biliyorum, hemen "selfie psikolojisi" diye konuya girmeyi seviyoruz.
Oysa dijital teknolojinin yenilikleri her seferinde psikolojiyi eğiyor büküyor ve sonunda kendine esir ediyor.
Klişe yargılar çare değil.
Selfie'yi diğerlerinden ayıran özelliğin, kendi elimizle çektiğimiz fotoğrafın içinde, hatta "en önünde" yer almamız olması, bunu derhal narsisist bir eylem olarak değerlendirmemize yeterli mi?
Emin değilim.
Journal of Research in Personality gibi ciddi dergilerde yayımlanan bir iki araştırmanarsisist kişiliklerin selfie çekip paylaşma oranlarının diğerlerine göre daha yüksek olduğunu ortaya koymuş.
Normal!
Fakat bir de şu soruyu sorarım; diğerleri kim, kaldı mı öylesi, kaç kişiler?