Toprak
Perşembe akşamüstü... Kıyameti andıran dolunun hemen ardından mahsur kaldığım hipermarketten ayrılıp etrafı kolaçan etmek üzere arabaya atladım. Birçok arabanın camı yumruk...
Perşembe akşamüstü...
Kıyameti andıran dolunun hemen ardından mahsur kaldığım hipermarketten ayrılıp etrafı kolaçan etmek üzere arabaya atladım.
Birçok arabanın camı yumruk büyüklüğünde dolu tanelerinin darbesiyle aşağı inmişti. Bazı evlerin duvarları mitralyözle taranmış gibiydi.
Göksu caddesi çıldırmış bir dere gibi akıyordu.
Trafik kilitliydi.
Bir yandan radyoya kulak verirken bir yandan da kestirme yollar arıyordum ki...
Çok uzaklara düştüm.
Gittim, gittim...
Birden fark ettim ki, buraların en çukur yerlerinden birine doğru inmekteyim. Çavuşbaşı'yla Hekimbaşı arasında kalan derin vadiden söz ediyorum, bilen bilir.
İçimden "Eyvah" dedim, "şimdi bir gölün içinde yüzmeye başlar mıyız?"
Cahillik tabii...
Şehirli sersemliği...
Etraf orman oysa...
Daha önemlisi her taraf toprak...
Moda tabirlere kapılıp "yeşil, yeşil, yeşil" dedikçe...
O kahverengi cevherin; toprağın değerini unuttuk.