Ülkemiz... Önceliğimiz...
Zihnimizi boşaltmak istiyorlar... İstiyorlar ki, "çılgıncasına alkışlayan yapraklar"a takılıp kalalım... Sabah akşam "Cem Yılmaz gerçekten Haluk Levent'e laf çaktı mı?" diye merak edelim... Atatürk'e...
Zihnimizi boşaltmak istiyorlar...
İstiyorlar ki, "çılgıncasına alkışlayan yapraklar"a takılıp kalalım...
Sabah akşam "Cem Yılmaz gerçekten Haluk Levent'e laf çaktı mı?" diye merak edelim...
Atatürk'e benzetilen(!) birinin katır üzerinde resmi geçidine, balo müsamerelerinde zeybek oynayışına bakıp bakıp uyuşalım istiyorlar. (Düşünün, bu adam ortalarda dolaşırken doğru düzgün bir Kemalizm tartışması sürdürmek mümkün mü?)
Peki niçin bütün bunlar?
Her yana bakalım ama ülkemize odaklanmayalım diye...
Abuk sabuk meseleleri ciddiye alıp kendimizi paralarken Türkiye'nin esenliğine dair meseleleri unutalım diye...
Çok profesyonelce hazırlanmış bir "zihin-kontrol" kampanyasına maruz kalıyoruz, emin olun.
***
Oysa Türkiye'nin çevresine, komşularına, müttefik bildiklerine, dünyaya bir bakın...
Ortalık kaynıyor ama farkında olup da en azından halimize şükrediyor muyuz?
Dört gün önce İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani sarsıcı bir konuşma yaptı.
"Devrimden bu yana en ağır günleri yaşıyoruz" dedi Ruhani. Bu kadar açık konuştu.
İlk bakışta petrol satışı ve nakliyatından bahsediyor görünüyordu, hatta lafı "paramız bitti"ye getiriyordu ama bilen biliyordu; Ahvaz'da yeni bulunan yataklarla birlikte dev bir enerji kaynağına sahip olan İran'da sosyal huzursuzluk büyüyor, fakirlik büyüdükçe büyüyor.
Ya Irak?
Sokaklarda kan gövdeyi götürüyor.
1 Ekim'den bu yana süren olaylarda hayatını kaybedenlerin sayısı 300'ü aştı, yaralananların sayısı 15 bin.
Ve ABD, Irak'taki asker ve yığınak sayısını arttırıyor.
Bunlar bizi hiç ilgilendirmiyor ve i...