Zaman akıp geçerken: Sarı ışık
Edebiyat tutkunları şu satırları akıllarının bir köşesinde tutmuşlardır, sanırım: "Sonbahar büyük ve altın bir meyve gibi bütün olgunluğuyla gözlerinin önündeydi. Onu bütün...
Edebiyat tutkunları şu satırları akıllarının bir köşesinde tutmuşlardır, sanırım: "Sonbahar büyük ve altın bir meyve gibi bütün olgunluğuyla gözlerinin önündeydi. Onu bütün hassalarıyla tadıyor, zamansız zamana, hafızaya mal etmek istiyordu." (A.H. Tanpınar/Huzur) Sonbahar, hafızanın mevsimidir, zihin geriye doğru ağır ağır "düşer" sanki... Ama günümüzde bunları fark ediyor muyuz? Emin değilim. Her şey çok hızlı gelip geçiyor ya da biz yavaşken bile dikkatimiz dağınık. Ama bir şey hiç değişmiyor: O güzelim sarı ışık... Mesela geçen güne kadar hava yaz kadar sıcaktı. Ama ışık nasıl sonbahardı, değil mi?
*** Bazı ağrılar itirafçıdır. Bedeni sarar ama ruhu ele verirler.
*** Malum, sosyal medyada çok sayıda seyahat fenomeni var. Doğruya doğru, çoğu da işlerini geleneksel medyadaki seyahat yazarlarından daha iyi yapıyorlar. Ama merak ediyorum, acaba ilk hangisi dürüst davranıp artık yurt dışındaki pasaport geçişlerinde işin tadının kaçtığını yazıp vurgulamaya başlayacak? Birkaç yıldır yabancı havaalanlarında çekilen çile git gide artıyor. Lay lay lomla geçiştirilecek gibi değil... Koca bir uçağın yolcusuna kasıtlı olarak tek kabin, tek görevli verip saatler boyu işkence çektiren uygulamalardan söz edene henüz rastlamadım.
*** Ara ara ülkelerin politik ve sosyal karakterlerini kökten değiştiren büyük depremlerden söz ediyorum, biliyorsunuz. (Hatta bununla