Zaman gelip geçerken: Güçlü tatlar, yalan gıdalar
Dizi filmlerde iki rol kapıp ünlenen genç kadınların medya röportajlarına bakıyor musunuz? Kendini övmeler ve tevazu gösterileri birbirini izliyor...
Bilmeyen, izlemeyen biri duysa, hepsinin içinden bir Jullette Binoche fışkırdığını sanır. Laflarına bakarsak, hepsi daha 20'li yaşlarının başında "doğru insanlarla çalışmak" konusunda uzmanlaşmışlar (!), hepsi maddiyatı umursamayıp "iyi projeler" peşinde koşuyor, hepsi doğuştan yetenekli... Söylediklerine kendileri de inanıyor mu acaba? Ne halleri varsa, görsünler diyebilirsiniz ama bu röportajları gençler okuyor, inanıyor ve özeniyor.
Eh, ne bekliyorduk? Günümüz insanı kalkıp her gün "başkalarına faydam mı dokunuyor, yoksa zararım mı?" diye kendini sorgulayacak değildi ya... Medya ve popüler kültür ona böylesi zorlu ve cesaret gerektiren sorular yerine zihnini iyice meşgul edip oyalayacak başka bir problem sundu: Yediklerim faydalı mı, zararlı mı?.. Sonuç: Hali vakti yerinde olanlara daha pahalıya "zararsız" besinler üreten yeni bir gıda piyasası oluşturuldu. Geniş kitleler mi? Ürünlerini tıka basa şeker ve kimyasallarla dolduran dev gıda endüstrisi onlar için çalışıyor.