AB’de paradigma değişimi
Üzerinden koskoca bir yıl geçti.Birleşik Krallık halkı artık Avrupa Birliği’nden ayrılma vaktidir, Brexit vaktidir dediğinden bu yana…Ve öyleydi böyleydi derken, Brexit görüşmeleri nihayet dün itibariyle...
Üzerinden koskoca bir yıl geçti.
Birleşik Krallık halkı artık Avrupa Birliği’nden ayrılma vaktidir, Brexit vaktidir dediğinden bu yana…
Ve öyleydi böyleydi derken, Brexit görüşmeleri nihayet dün itibariyle resmen başladı. Yılların düğümlediği bağları söküp atmak ise, şüphesiz epeyce zor olacak. İlk duruşması 19 Haziran 2017 olarak kayıtlara geçen sürecin, tarihin en çekişmeli ayrılıklarından birine şahit olacağını şimdiden söylemek mümkün.
İşte bu bağlamda, ayrılığın şiddet derecesi herkesin en merak ettiği nokta… Zira Birleşik Krallık Başbakanı May’in kurguladığı seçim planının tutmaması neticesinde, işin nereye evirileceği muamması iyice kabardı. Bununla birlikte, AB’nin öyle yumuşak bir Brexit’e geçit vermeyeceğini de tahmin etmek pek zor değil. Bu hafta (22 Haziran’da) Brüksel’de AB-27 formatında bir araya gelecek olan Birlik liderleri, ajandalarındaki bu sayfayı da açarak derin tartışmalara girmeye başlayacak. Hatta söz konusu toplantıda, Londra’da konuşlanan (EBA-Avrupa Bankacılık Otoritesi gibi) AB kurumlarının hassaten ele alınacağını da ekleyeyim. Anlayacağınız Avrupa, artık Brexit için kolları sıvayacak.
TUTKAL GEREK
Brexit meselesi Londra için zorlu bir imtihan olacakken, kuşkusuz Brüksel açısından da yeni bir dönemin başlangıcı anlamına geliyor. Nitekim bölgede ne zamandır uğuldayan parçalanma söylemleri, geçen sene bu zamanlar Birleşik Krallık’tan kopup gelen haberle birlikte daha da bir perçinlendi. Şu bir gerçek ki; AB, gerek yaşayageldiği ekonomik problemler, gerekse mülteci krizi ve yükselen aşırı sağ eğilimle birlikte, bölgenin entegrasyonuna dair amaçlanan düzeyin pek de başarılamadığını bizzat tecrübe etmiş oldu. Gelinen noktada ise Birlik, potansiyel çatırdamaları engellemek için tutkal misali çözümlere ihtiyaç duyulduğunun oldukça farkında…