Brexit duvarları
Meclis’imizdeki törenin ardından Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın yemini ve Kabine’nin açıklanmasıyla birlikte başlayan yeni dönem, ülkemize hayırlı uğurlu olsun. Bu bağlamda...
Meclis’imizdeki törenin ardından Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın yemini ve Kabine’nin açıklanmasıyla birlikte başlayan yeni dönem, ülkemize hayırlı uğurlu olsun. Bu bağlamda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin de getirdiği taze mekanizma çerçevesinde, ekonomimizin sorunlarla etkili bir şekilde mücadele edip yeni bir dönüşüme adım atması yönündeki çalışmalar süreklilik içeren öncelikli bir ajanda maddesi olacak. Türkiye bu anlamda yeni bir sürece merhaba derken, dış âlemdeki ekonomi içerikli politik gelişmeler de dur durak bilmiyor. Yakından takip gerektiren bu mevzular arasında son yazılarımda işlediğim ticaret kavgaları ve petrol hadisesi kritik maddeler arasında yerini alırken, bölgemizi yakından ilgilendiren bir diğer süregelen mesele olan Brexit vakasında da sular durulmuyor.
Malum, Birleşik Krallık’ın AB’yi terk etmesine sayılı ay kaldı. Mart 2019’da gerçekleşecek ayrılma günü, göz açıp kapayıncaya kadar gelecek. Dolayısıyla halkın aldığı şaşırtıcı kararın üzerinden iki yıl devrilmişken henüz tatmin edici bir ilerleme sağlayamayan Brexit sürecinde, elde kalan kısıtlı zamanı en iyi şekilde değerlendirmek gerektiğine şüphe yok. Bu amaçla 6 Temmuz’da Chequers’ta toplanan Birleşik Krallık Kabinesi’nin AB ile yeni ilişki vizyonu üzerinde birtakım kararlar açıklaması, ilk etapta “hiç yoktan iyidir” şeklinde bir ortam yarattı.
Buna göre yumuşak bir Brexit reçetesi yazan ilgili kararlar ekonomik ortaklığın geleceğine dair daha kapsamlı bir öneri paketi içermeye çalışırken, odağına iki tarafın mal alışverişi için bir “serbest ticaret bölgesi” koymuş durumda… Bu ise, ürünlerle ilgili olarak AB kurallarıyla azami derecede uyumlu olmak ve yargıda Avrupa Adalet Divanı’nı da epeyce önemsemek anlamını taşıyor. Ve buradan hareketle, Tek Pazar ile Gümrük Birliği uygulamalarında bir şekilde Brüksel ile organik bağın süreceğine de işaret ediyor. Böylece mal ticareti ilişkilerinin ve ilgili ekonomik dinamiklerin korunması amaçlanırken, Brexit’in kilit meselelerinden olan “iki İrlanda arasına hudut çekme” sıkıntısının üstesinden de gelinebileceğine inanılıyor.
Öte yandan Chequers kararlarına göre, yeni düzende AB bütçesine cömert ödemeler yapma devri kapanırken insanların serbest dolaşımı da ortadan kalkmış oluyor. Buna ek olarak, yayımlanan belge mallar faslını detaylandırırken hizmetler sektöründe ortaklaşa bir hareket alanı olmayacağının sinyalini veriyor. Bu da, İngiltere ve AB arasında başta finans olmak üzere hizmet entegrasyonunun sekteye uğrayacağı manasına geliyor. Dolayısıyla İngiltere için “fazlasıyla” öneme sahip hizmet ticareti, yeni resimde ekonomik görünümü bulandıracağa benziyor.
Anlaşıldığı üzere bu yumuşak Brexit reçetesinde bir yandan ayrılıkçı kanat diğer yandan ise AB asgari düzeyde memnun edilmeye çalışılırken, ülkenin geleceğine dair dengelerin deprem yaşamamasına gayret gösteriliyor. Lakin tüm bu dinamikleri çatlak vermeden yürütmek doğrusu zor… Nitekim Chequers kararlarının ardından, Londra’dan bir sarsıntı haberi de hızla geldi. Bilindiği üzere istifa eden Brexit’ten sorumlu Bakan Davis, hükümetin üzerinde anlaşıldığını açıkladığı kararlarda aslında mutabık kalınamadığını ve elde Brexit taraftarlarını memnun eden bir neticenin olmadığını gösterdi. Zira ona göre mal ticaretinde çizilen çerçeve, başlı başına tavizlere açılan bir pencere anlamına geliyor.
Başbakan May’i zora düşüren istifa -ardından yeni atama Raab hemen yapılsa da- Londra’da işlerin nasıl ilerleyeceği konusunda yeni soru işaretlerine sevk ederken, Brüksel gelinen noktayı Brexit yanlılarının sahadan kaçışı olarak yorumluyor. Neticede, AB’den ayrılma kararına zemin oluşturan sert iddiaların hayata getirilmesinin ne denli zor olduğu yaşayarak anlaşılıyor. Üstelik bu noktada, Brüksel’in Chequers paketine ne diyeceğine dair de bir netlik olduğu söylenemez. Zira serbest dolaşımın yarım yamalak uygulanacağı bir ortamın nasıl olup da olacağı tam olarak tahayyül edilemezken, İrlanda meselesinin Kabine’nin son satırlarına yazdığı kadar kolay çözülüp çözülemeyeceği meçhul.