İhracatın karşı tarafı
Dış ticaretten bahsederken ihracatçıya odaklanmak, sadece Türkiye’de değil dünya çapında da adettendir. İhracat performansını güçlendirme hevesi ise, aslında ithalatçının...
Dış ticaretten bahsederken ihracatçıya odaklanmak, sadece Türkiye’de değil dünya çapında da adettendir. İhracat performansını güçlendirme hevesi ise, aslında ithalatçının davranışını iyi analiz etmeyi de gerektirir. Nitekim ithalatçı da neticede pasif bir taraf değildir. Aksine karar mekanizmasının ana aktörüdür. İşte bu nedenle de, ithal eden tarafın pazarınıza ve ürünlerinize bakış açısının kritik olduğu, gayet açık ve nettir. Hatta bunun içinde de envaı unsur saymak mümkündür. Tecrübeden imaja kadar birçok başlığın altındaki detaylar, karşı yakadaki talebi bir şekilde etkiler.
Şimdi burada mekanizmanın detaylarına girmeyeceğim ancak bunun öneminden yola çıkarak ilişkide olduğumuz pazarları anlamanın öneminin altını çizmemiz şart. O halde bu yazıya vesile olan ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından geçtiğimiz günlerde kamuoyuna açıklanan bir çalışmanın detaylarını sunmak oldukça yerinde olacaktır.
ALGI ÇALIŞMASI
TİM Ekim 2016’da yukarıda bahsettiğim meseleye ışık tutmak amacıyla bir çalışma başlatmıştı. “Türk İhraç Ürünleri Algı Araştırması” isimli bu çalışma, 26 ülkede 6 sektör grubundan 2.520 firmanın satın almadan sorumlu yöneticisini muhatap alarak yürütüldü.
Hangi sektörlerdir bunlar derseniz hemen sayayım: Otomotiv-gemi yat, gıda, tekstil-halı-deri, kimyevi maddeler, elektrik-makine ile metal-cam-seramik-orman olarak kategorize edilmiş gruplar.
Ve bu çerçevede söz konusu yöneticilere, ihracatımıza yönelik algılarını çeşitli açılardan tartmayı amaçlayan sorular soruldu. Çıkan netice oldukça kapsamlı ancak öne çıkanları burada kısaca özetlemek isterim.