İran izlenimleri
Donuk bir havada indiğimiz Tahran’da, saatleri 30 dakikalık o tuhaf farkla ileri alıyoruz. Soluduğumuz boğukluğun havadan mı yoksa ortamdan mı kaynaklandığını henüz ayırt edemeden, havalimanından...
Donuk bir havada indiğimiz Tahran’da, saatleri 30 dakikalık o tuhaf farkla ileri alıyoruz. Soluduğumuz boğukluğun havadan mı yoksa ortamdan mı kaynaklandığını henüz ayırt edemeden, havalimanından çıkıyoruz bile. Heyeti bekleyen ve içi motiflerle kaplı olan araçlarla koyulduğumuz yolda ilerledikçe, havalimanında çarpan o ilk his daha da oturuyor sanki. Geçtiğimiz güzergâhlarda, nasıl söylesem o retro hava güçlenerek esmeye başlıyor.
Çok geçmeden yağmurun da düşmeye başladığı şehrin yapısı, adeta 80’lerin Türk filmlerinden kopup gelen bina tarzlarıyla doluyken, ara ara yükselen bir modernlik de barındırmıyor değil. Ortası ağaçlıklı yolun iki tarafındaki araçlar, bir doğudan bir de batıdan iki otomobil firmasının hâkimiyetini taşırken, önde gelen iki yerli İran markası da bolca göze çarpıyor. Otobüsler bakımsız görünümleriyle toplu taşımayı sağlıyor ancak reklamla kamufle olmuşları da var. Öte taraftan motosikletler de az değil. Trafikte ciddi yaygınlıkta kullanımı olan motosikletler, kendilerine ayrılmış yerlerde sokaklar boyunca yoğunluk oluşturuyor. Çeşit çeşit insanıyla da sayısız detay barındıran Tahran, -sosyoekonomik bir açıdan tek cümleyle özetlemek gerekirse- İran’ın ciddi bir gelişime duyduğu gereksinimini resimliyor. Bu bağlamda şehirde, yıllarca ambargo yemiş ve içine kapanmış bir ekonominin ihtiyaçları gizlenemezken, aynı zamanda “öldürmedi güçlendirdi” misali mesajları da atlamamakta fayda var.
GÖZLER DC’DE
Üzerine daha önce de çok kez yazdım. İran ekonomisinde, bankacılık sistemi başta olmak üzere alınacak uzun bir yol var. En basitinden misal, bir kredi kartı geçiremediğiniz bir ülkeden bahsediyoruz. Bu anlamda, nükleer anlaşma sonrası doğan umutların gerçek olmasına ve İran’ın dünyaya açılmasına net bir şekilde ihtiyaç var. Lakin gelin görün ki; o mevzuda ABD kökenli sıkıntılar sürerken ekonomideki büyük potansiyelin gerçekleştirilebilmesine dair soru işaretleri noktalanamıyor. Bununla ilgili olarak da, önümüzdeki 15 Ekim tarihi kritik bir aşama olacak gibi. Nitekim söz konusu tarih, Beyaz Saray’ın nükleer anlaşmanın İran tarafındaki uygulamasına dair yeni tespit ve kararını Kongre’ye iletmesi için son gün… Dolayısıyla iletilecek kararın içeriği ile sonrasındaki 60 günde işiteceklerimiz, Tahran için kritik öneme sahip.
Tabii iş bununla da bitmiyor. “İran ile meselemiz, nükleer anlaşmanın da ötesinde” mesajını dile getiren Trump yönetimi, “Washington-Tahran Hattı” başlıklı yazımda bahsettiğim gerginliğe ve bunun özellikle Devrim Muhafızları üzerinden getirebileceği olumsuz ekonomik yansımalar da kapıyı kapatacak gibi değil. Kısacası, İran’ın ekonomik toparlanmasını sürdürebilmesi ve sağlıklı bir seyre girebilmesi açısından, gözleri DC’den çevirmek mümkün değil. Zira olay çok taraflı etkilere de maruz…
DÜNDEN BUGÜNE