Ne bu seçimde, ne de indallahta...
Sandık başına gideceğimiz günler yaklaştı.Sokağın nabzını tutuyoruz. Müslüman Türk milleti için inancını yaşamak, ezan sesini duymak, örtüsünü takabilmek misyonerlik...
Sandık başına gideceğimiz günler yaklaştı.
Sokağın nabzını tutuyoruz. Müslüman Türk milleti için inancını yaşamak, ezan sesini duymak, örtüsünü takabilmek misyonerlik çalışmalarına rağmen halen çok önemli.
Bunu bilen malum çevreler seçim öncesi yine başörtüsü edebiyatı yapıyorlar. Son olarak hâkim ve savcıların başörtüsü ile duruşmalara çıkabilmeleri hakkında bir düzenlemeye gidiliyor.
Seçime bir hafta kala ‘başörtüsü’ne sarılan Başbakan ve Cumhurbaşkanı, fetih kutlamalarında beraberdiler.
Herhalde fethin gayrimüslim bir coğrafyanın kazanılması demek olduğunu ikisi de bilir.
Fatih, İstanbul’u fethettiğinde, kilise olan Ayasofya’yı camiye çevirerek fethi mühürlemiştir.
Fetih kutlamaları yapanlarsa, 60 bin kilise evi açmıştır. 60 bin Hıristiyanın olmadığı yerde bu kadar kilise evinin açılması fetih midir?
Milletimiz fetih veya başörtüsü olsun iktidarın oyunlarını görüyor, artık bize kendileri anlatıyorlar. “Bu sefer işe yaramayacak” diyorlar.
Bir beyefendi, yeni doğan bebeklerine nüfus kâğıdı çıkarttıklarını, dini İslam hanesinin artık olmadığını bizlerle paylaştı.
Yanımıza yaklaşan başka bir hanım, büyük kentlerdeki süpermarketlerde domuz ürünü satan reyonların bulunduğunu resimleriyle gösterdi.
“Misyonerliğin görmezden gelindiği Anadolu topraklarında, köşe başında İncil dağıtan, çocuklarını kiliseye götürmek için para veren papazlardan bıktık” diyor bir başka vatandaş. Trabzon’un Meydan Parkı’nda papazların broşür dağıtan görüntülerini gösteriyor diğeri telefonundan…