Önce insan demedikçe
Etrafımızda hayatından memnun kimse kalmadı. Kimi yaşantısından, kimi hanımından ve evladından; kimi işinden, siyasetten…Kısaca her şeyden şikâyetçiyiz. Öyle ki başa geçenler, kurumları...
Etrafımızda hayatından memnun kimse kalmadı. Kimi yaşantısından, kimi hanımından ve evladından; kimi işinden, siyasetten…
Kısaca her şeyden şikâyetçiyiz.
Öyle ki başa geçenler, kurumları düzeltmek istese de, hak ve hukuk dağıtmak gayesinde olsa da asıl problemi halledemedikleri için başarılı olamıyorlar.
Her zaman ifade ediyoruz. Önce insan meselesi çözülmelidir. İnsan, ‘Hak adına ve kendi yararına’ kazanılmadıktan sonra hangi kanunu, nizamı getirseniz, hangi düzenlemeyi yapsanız da işe yaramayacaktır.
Bugün gasp, hırsızlık, tecavüz, cinayet, yaralama, cinnet, uyuşturucu vesaire hayatımızın olağanı haline geldi.
Cezalar caydırıcı olamıyor, tedbirler de yetersiz kalıyor.
Öyleyse önce bu kanunlardaki cezaya muhatap olacak insanı yetiştirmeliyiz.
Kanaat, iffet, sabır, şükür, cömertlik, hayâ gibi insanı insan yapan güzel ahlak vasıflarını unuttuk.
“Onda var da, ben de niye yok” noktasından başka bir bakış açımız kalmadı.
Hatırlanacaktır, bizim bir bıçak örneğimiz var. Bir bıçak, katilin elinde cinayet aleti, kasabın elinde rızkı için kullandığı bir alet ve bir annenin elinde evlatlarına yemek hazırlamak için kullandığı bir malzemedir.
İşte biz hep bu bıçağın şekliyle uğraştık, bıçağı kullanacak gönlü, kafayı yetiştiremedik.
Müslüman bir toplumuz ama İslam adına yaşanacak güzellikleri yitirdik.
Günümüze, günümüz insanına, insanı işleyen ve tanıyan bir mantık, bir anlayış gerekiyor.
“İnandım” diyen kişinin öz cevheri ile yani Yaradan’ı ile kopan bağını tekrar kurması için kendinde bulunan nefha-i İlahî ona yardımcıdır. Rabbini aramasının sebebidir.