Parlamenter demokrasiden Türk tipi başkanlığa
Bir devlet idaresinde sistem değişikliği, eğer her bakımdan ele alınıp yeni bir model olarak detaylandırılmışsa ve halk buna hazırlanmışsa işe yarar.Aksi halde devlet idaresi içi boş, ne eski modele...
Bir devlet idaresinde sistem değişikliği, eğer her bakımdan ele alınıp yeni bir model olarak detaylandırılmışsa ve halk buna hazırlanmışsa işe yarar.
Aksi halde devlet idaresi içi boş, ne eski modele bağlı, ne yeni modelin uygulandığı tuhaf bir hal alacaktır ve bu boşluk birlik açısından da tehlikelidir.
Yakın tarihimizde Jön Türkler hareketinde bunun örneğini görüyoruz.
İttihat (birlik) ve Terakki (ilerleme) hareketinde amaç, Sultan Abdülhamid’in yetkilerini kısıtlamak ve halka kanuni haklar tanımaktı.
Haklar anayasal güvenlik altına alındı ve adalet vaat ediliyordu.
Hangi ırk ve dinden olursa olsun halkların tamamına eşitlik; bunun yanında eğitim, öğretim ve ekonomik sahada gelişmelerden bahsediliyordu.
Oysa Osmanlı’nın çökmesinin önüne geçeceğini düşündükleri yenileşme hareketi tam tersi bir etki yaptı.
Meşrutiyetin üzerinden daha üç ay bile geçmeden Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. Aynı hafta içinde Avusturya, Bosna Hersek’e el koydu ve Girit Yunanistan’la birleşme kararı aldı.
Mustafa Kemal, bu dönemde idaredeki boşlukları Selanik’te subay arkadaşları ile değerlendiriyordu.
Cumhuriyetin ilanından sonra Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi Müslüman Türk şemsiyesi altında toplamasının nedeni, etnik ayrımcılık ile ülkenin parçalanmasının önüne geçmekti; bunda da başarılı oldu.
Üniter devlet ilkesi benimsendi. Birlik temin edildi.
Ta ki bu güne kadar…