Âdetli kadının ibâdeti

Adam fıkıh cahili olduğu için usul dairesinde yapılan yorumları ve farklı ictihadların açıklanmasını “harama kapı açmak” olarak değerlendiriyor.Ülkemizde ve dünyada âdetli...

Adam fıkıh cahili olduğu için usul dairesinde yapılan yorumları ve farklı ictihadların açıklanmasını “harama kapı açmak” olarak değerlendiriyor.

Ülkemizde ve dünyada âdetli kadının namaz ve oruç gibi ibâdetleri de yapabileceğini söyleyenler var, ben bunlardan değilim. Benim yaptığım bu konuda yeni bir ictihad ve yorum da değil, önceki âlimlerin yaptıkları ictihad ve yorumları duyurmak, gerektiğinde, ihtiyaç duyulduğunda müminlerin bunlardan da yararlanmasına imkân hazırlamaktır.

Fıkıh okuyanların bildiği gibi din tahsili görmemiş, yeterli fıkıh bilgisine sahip olmayan kimselerin mezhebi yoktur; onların mezhebi, fetva sordukları âlimin mezhebidir. Ve bu durumdaki Müslümanlar daima aynı âlime (dolayısıyla tek mezhebin mensubuna) fetva sormak mecburiyetinde de değildirler. Bir meseleyi bir mezhebin müftüsüne, aynı meseleyi başka bir uygulamada veya başka bir konuyu ise başka bir mezhebin müftüsüne sorup bununla amel eden “telfik” değil, “intikal” yapmış olur; cahiller bunları da birbirine karıştırıyorlar. Ben bunları söylediğim için bana mezhepsiz diyenler cahilliklerini açıklamış oluyorlar. (Bu konularda geniş bilgi için benim “İslâm Hukukunda İctihad ve Taklid” isimli kitabıma bakabilirler.

Âdetli kadınların ibadetleri konusunu da çok defa yazdım, bunlardan birini nakledeyim:

İstanbul’da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tertiplediği “Güncel Dini Meselelerle İlgili İstişâre” toplantısına katılmıştım (15-18 Mayıs-2002)… (Bu toplantıda alınan kararlar üzerine de dedikodu yapılmıştı). Bu toplantıda ümmetin icmâ’ına aykırı hiçbir karar alınmamış, caiz olmasına rağmen yeni bir ictihad da yapılmamıştır. Yapılan bazı yorumlar ve eski fıkıhçıların ictihadları arasından bazılarını tercihten ibarettir… 20. maddede kadınların özel hallerinde (âdet görürken ve lohusa iken) “namaz kılma, oruç tutma gibi dini yükümlülüklerden muaf tutuldukları” açıkça ifade edilmiş, bu hüküm ise onların pis olmalarına değil, “psikolojik ve fizyolojik yüklerini hafifletme” hikmetine bağlanmıştır. Maddenin devamında ise şöyle denmiştir: “Ancak bu gibi durumlarda Kur’ân okunmasının, mescitlere girilmesinin ve -çoğunluk bilginlerce aksi görüş belirtilmekle birlikte- bazı bilginlerce tavaf yapılmasının mümkün olduğu da ifade edilmiştir.”

Dikkat edilirse burada, “bazı bilginlerin bunları caiz gördüğü” zikredilmiş; yani tercih ile fetva bile verilmemiş, yalnızca bilgi verilmekle yetinilmiştir. Şimdi bu fıkıh âlimlerinin tavaf, mescide girme ve Kur’ân okuma konularında neler söylediklerini aktarabilirim:

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İmansız akıl uygarlığı 01 Eylül 2024 | 275 Okunma Batı’da yaşayan Müslüman 25 Ağustos 2024 | 443 Okunma Sosyal medya aynasından 18 Ağustos 2024 | 127 Okunma Güç dengesi şart 11 Ağustos 2024 | 117 Okunma Bu acılı günde 04 Ağustos 2024 | 233 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar