Beklentiler ve imkanlar
Maddeye tapan, daha çok kazanmayı ve en zengin, maddi bakımdan en güçlü olmayı bütün ulvî ve insanî amaçların önüne geçirmiş bulunan bir zalim dünya düzeni içinde yaşıyoruz.Bu...
Maddeye tapan, daha çok kazanmayı ve en zengin, maddi bakımdan en güçlü olmayı bütün ulvî ve insanî amaçların önüne geçirmiş bulunan bir zalim dünya düzeni içinde yaşıyoruz.
Bu dünya düzeninin patronunun şimdilik ABD (daha doğrusu bu ülkedeki birkaç büyük şirket) olduğu anlaşılıyor.
Bütün dünyaya hükmeden parası, en güçlü diye övündüğü silahlı kuvvetleri, menfaat ve güç sayesinde elde ettiği stratejik bölgeler ve müttefikler, yine güç ve daha ziyade aldatma ve şantaj yoluyla esir ettiği bazı ülkelerden (işbaşına getirdiği ve koruduğu diktatörlerden) elde ettiği büyük gelir (petrol, gaz, para, altın, maden….) evet bütün bunları kullanarak dünyaya hükmediyor, yoluna çıkanları, karşı duranları yola getirmek için ambargo uyguluyor, olmadı savaş çıkarıyor, suikastlar yaptırıyor, bir ülkenin halkını bölüp birbirine kırdırıyor…
Semirmekte olan Çin ve Rusya ile sözde dünya düzeninde söz sahibi olan, olmaya çalışan AB de şimdilik ABD’ye dur diyemiyorlar, BM ve Güvenlik Konseyi’nde ABD’nin dediği oluyor, istemediği olamıyor.
İşte böyle bir dış dünya var. İslam dünyası parçalanmış, önemli kısmı ABD’nin (dolaylı olarak İsrail’in) güdümüne girmiş durumda, ondan beklenen “adil dünya düzenini” kurup korumaktan çok uzakta bulunuyor.
Yurt içinde Tanzimat’tan itibaren başlayan Batılılaşma hareketi Cumhuriyetin ilanından itibaren devletin resmi politikası ve amacı haline gelmiş, bize ait olan değerleri oluşturan ve koruyan kurumlar ortadan kaldırılmış, başta milli eğitim olmak üzere bütün eğitim ve etkileme kurum ve faaliyetleri sözde çağdaşlaşma, gerçekte Batılılaşma amacı için seferber edilmiştir.