Birlik mi beraberlik mi ve nasıl?
Yirmi yıl kadar önce bir okuyucum Ensar Vakfı’nın İslâm hizmetine yönelik birleştirici ve kuşatıcı hareket anlayışını söz konusu ederek şöyle diyordu: “Görebildiğim kadarıyla...
Yirmi yıl kadar önce bir okuyucum Ensar Vakfı’nın İslâm hizmetine yönelik birleştirici ve kuşatıcı hareket anlayışını söz konusu ederek şöyle diyordu: “Görebildiğim kadarıyla mevcut cemaatler ve vakıflar da kendileri için aynı şeyleri söylüyorlar. Böylece bir kısır döngü oluşuyor. İşte benim üzüldüğüm konu da bu. Bu ortam içinde herkes kendi cemaatini ve vakfını öne çıkarıyor, diğerleri bize gelsin diyorlar. Tabii bu, tabandaki kişilerin sözleri. Bilmiyorum bunları baz alarak mutaassıplıktan söz edebilir miyiz? Üst kademelerde birleşme ile ilgili görüşmeler yapılıyor mu?”
Ben de şöyle demiştim:
“Okuyucumun temas ettiği ve yakındığı durum bugün -hatta tarih boyunca- İslâm dünyasına musallat olmuş en önemli musibettir; geri kalma, zayıflama, yenilme ve çürüme amillerinin başta gelenidir. Hâlbuki Kitap ve Sünnet Müslümanları ictihada ve tefekküre teşvik etmiş, farklı görüşlerin tartışılmasını, her şahsın veya grubun benimsediği ictihada göre amel etmesini serbest bırakmış, hatta teşvik etmiş, fakat tefrikayı, bölünüp parçalanmayı nefretle karşılamış ve şiddetle yasaklamıştır.
“Tefrika Müslümanların, farklı görüş, düşünce, tercih, coğrafya, ırk, iktidar esasına...