Bugünkü dünya düzeninde güçlü olan haklı oluyor
Başlıktan devam edeyim: Öyle ise İslam dünyası, diğer mazlum ve mağdur ülkeler ve özellikle biz de güçlü olmalı ve gücümüzü hakkın, hukukun, adaletin ve haklının yanına...
Başlıktan devam edeyim: Öyle ise İslam dünyası, diğer mazlum ve mağdur ülkeler ve özellikle biz de güçlü olmalı ve gücümüzü hakkın, hukukun, adaletin ve haklının yanına koymalıyız.
Güç deyince bunun ilmî, siyasi, ekonomik, uluslararası ilişkilerde uygun örgütlenme ve örgütleri kullanma, lobicilik gibi çeşitleri de var elbette, ama zalimlerin taleplerini elde etmek ve önüne çıkan mazlumları bertaraf etmek için kullandıkları son güç silahlı güçtür.
Bugün eğer bir ülke nükleer silaha sahip ise birinci derecede, değilse ikinci derecede askeri güç sahibi demektir. İkincisinin birincisi ile başetmesi mümkün değildir; ne kadar dirense, dik dursa, fedakârlık etse, cesaretle saldırsa ve savunsa, en ince strateji ve taktikleri uygulasa son sözü üstün silah söyler. Bu silahı da her zaman kullanmaya gerek yoktur, elinde bunu bulunduran ülke bundan mahrum olanlara karşı Demokles’in kılıcına sahip demektir; bu potansiyel tehdit bile yeterlidir.
Nükleer bombaları atabilmek ve hava savunmasını yapabilmek için de uygun füzelere ihtiyaç var.
Benim tezim bütün ülkelerin nükleer silahları yok etmesidir. Eğer bir ülkede bile bu silah var ise bütün ülkeler ne yapıp yapmalı onu da yok etmelidir. Eğer bir veya daha fazla ülkede bu silah olacaksa bu takdirde diğer ülkelerin de bunu yapma ve bulundurma hakları olur.
Türkiye hava savunması için Rusya’dan S-400 füzelerini satın almaya ve hatta ortak üretime karar verince ABD telaşa kapıldı, NATO’yu filan da hatırlatarak endişe ettiğini söyledi. Peki bu silah savunma için gerekli ve etkili ise, onu Türkiye’ye sen ve ortakların vermiyorsa Türkiye ne yapacak? Erdoğan’dan önce olduğu gibi boynunu büküp İsrail’e bile söz geçiremeyecek, güçlülerin verdikleri/artıkları ile yetinecek, meşru haklarına bile göz dikemeyecek mi?