Çalışma hayatı ile ilgili birkaç konu

Grev ve lokavt Bu iki işlem kapitalist düşünce ve uygulamanın iki acı meyvesidir. Bu ekonomi, “iş yoluyla kamuya hizmet ve Allah’a ibâdet” sâikine değil, mümkün olduğu kadar çok kazanma ve serveti...

Grev ve lokavt

Bu iki işlem kapitalist düşünce ve uygulamanın iki acı meyvesidir. Bu ekonomi, “iş yoluyla kamuya hizmet ve Allah’a ibâdet” sâikine değil, mümkün olduğu kadar çok kazanma ve serveti arttırma sâikine dayanmaktadır. Bunun tabii sonucu da mâliyeti asgarîye indirmek, kârı azamî sınırına çıkarmaktır. Mâliyetin girdilerinden birisi olan emeğin ucuza kullanılması isteği işçilere zulüm boyutuna varınca onlar da örgütlenmiş (sendikalaşmış) ve hakkı olduğuna inandığı ücreti baskı yoluyla alabilmek için yöntemler geliştirmişlerdir. Bunlardan birisi de grevdir. İşverenler de buna karşı lokavtı devreye sokmuşlardır. 

İslam iş hayatından amaç -helâl yoldan serveti arttırmakla beraber- kamuya hizmet yoluyla Allah’a kulluktur. Bu amaca yönelmiş işadamları (işverenler) helâl yoldan kazanç elde edebilmek için hakka ve adâlete riâyet ederler. Ayrıca toplum (ümmet) haksızlığı önlemek, tarafların haklarını almalarını sağlamak için hukûkî, idârî, ahlâkî tedbirler alır, kurum ve kuruluşlar oluşturur. Böyle bir düzende greve ve lokavta ihtiyaç kalmaz, bu iki işin ve işlemin sebep olduğu haksızlık ve olumsuzluklar da meydana gelmez. Bu düzenin gerçekleşmediği toplumlarda vicdanî kanaatine göre veya tarafsız uzmanların açıklamalarına göre haksızlığa uğrayan tarafın bir şekilde hakkını alması meşrûdur (izâfî meşrûiyet). Talebin haksız olduğu kanaatinde olan ve bu kanaatini tarafsız uzmanların onayladığı taraf da talebe karşı direnmekte haklıdır. 

İslâmî düzende grevin yer almamasının sebebi hem buna ihtiyacın bulunmamasından, hem de bir yöntem olarak grevde, çalışmadan ücret istemek, çalışanlara engel olmak, rızâya dayanması gerekli olan akitte karşı tarafı râzı olmadığı bir akde mecbur etmek gibi menfî unsurların bulunmasındandır. Lokavtın meşrû olmaması da bu tasarrufun işçiye baskı yapmak, haksızlığa uğratmak, zarar vermek gibi menfî amaç ve unsurları ihtivâ etmesindendir. 

Kıdem tazminatı karşılıklı rızâya dayandığı veya meşru kanunların gereği olduğu takdirde ertelenmiş ücret olarak değerlendirilebilir. İşten çıkma ve çıkarılma gibi durumlara bağlı olarak tazminatın hak edilmesine dair detaylar sözleşmede belirtilir ve buna uyulur.

Hizmet akdinin feshi her iki taraf için de mümkün ve caiz olmakla beraber mâzeretsiz fesihten tarafların zarar görmemesi için hükümler getirilmiştir. Buna göre belli bir müddet için kendisiyle akit yapılmış olan işçi, işveren tarafından akit feshedilerek işten çıkarılırsa -bir başka yerde iş bulup çalışmaya başlayıncaya veya süre doluncaya kadar- kendisine ücreti, işverence ödenecektir. İşçi müddet dolmadan veya işi bitirmeden akdi feshederse, işverenin bundan zarar görmesi hâlinde tazmînat talebi söz konusu olur. 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İmansız akıl uygarlığı 01 Eylül 2024 | 275 Okunma Batı’da yaşayan Müslüman 25 Ağustos 2024 | 443 Okunma Sosyal medya aynasından 18 Ağustos 2024 | 127 Okunma Güç dengesi şart 11 Ağustos 2024 | 117 Okunma Bu acılı günde 04 Ağustos 2024 | 233 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar