Cevdet Paşa’nın devlet tasavvuru
Tanzimat'tan Cumhuriyete kadar geçen zaman içinde yaşamış alim ve düşünürlerimizin laik demokratik cumhuriyet yerine İslâmî demokrasiyi savunduklarına dair yaptığım nakillerin sonuncusu Ahmed Cevdet Paşa'ya...
Tanzimat'tan Cumhuriyete kadar geçen zaman içinde yaşamış alim ve düşünürlerimizin laik demokratik cumhuriyet yerine İslâmî demokrasiyi savunduklarına dair yaptığım nakillerin sonuncusu Ahmed Cevdet Paşa'ya (1822-1895) ait olacaktır.
“Cevdet Paşa, her yönden “eski”ye bağlı ve eskinin üstünlüğüne inanan bir devlet adamıdır. Cevdet Paşa'nın devlet düşüncesinde en çok dikkat çeken husus, onun, devletleri birer organizma olarak değerlendirmesidir. Ayrıca o, devlet şekillerini ruhanî (dinî) ve cismanî (maddî) olmak üzere ikiye ayırır. Cismanî devletin mutlak, meşrutî ve cumhuriyet olmak üzere 3 farklı şekli vardır. Hıristiyan devlet şekilleri, içlerinde karışıklık ve kötülük barındırırken “Hükümet-i İslamî” her türlü karışıklıktan ve kötülükten uzak bir devlet şeklidir. Paşa'ya göre dünya üzerinde bulunan en iyi devlet şekli, İslam esaslarına dayanarak kurulmuş olan bir devlettir. Demek oluyor ki, Osmanlı Devleti'nin Batı devletlerinden almaya ihtiyaç duyduğu prensipler aracılığıyla düzenlenmesine ihtiyaç yoktur. Osmanlı Devleti'ni tazeleyebilecek ve yenileyebilecek bir kuvvet varsa, bu ancak kendi dünyasından türetilerek ortaya konacak ilkeler yoluyla gerçekleştirilebilir.” (Kâmuran Birand, Aydınlanma Devri Devlet Felsefesinin Tanzimatta Tesirleri, Son Havadis Matb., Ankara, 1955, s. 23-25)
“ Çok sağlam bir fıkıh öğrenimi gören A. Cevdet Paşa, fıkhın muamelat kısmında “Kitab'ul Büyüğ”, “Metn-i Metin” adıyla fıkıh kitapları yazdı. Bu arada rütbeleri ve vazifeleri yükseldi. “Arazi-i Seniye” komisyonu başkanı oldu. Böylece hukuk çalışmalarına da girmiş oldu.