Devlet ve rejim: Devlet gemisi
Bir toprağın İslam vatanı (dâru'l-islam) olması Müslümanlar tarafından fethedilmesi ile gerçekleşir. Bir kere İslam vatanı olmuş bir yerin tekrar “küfür ve harb ülkesi”ne dönüşmesi...
Bir toprağın İslam vatanı (dâru'l-islam) olması Müslümanlar tarafından fethedilmesi ile gerçekleşir. Bir kere İslam vatanı olmuş bir yerin tekrar “küfür ve harb ülkesi”ne dönüşmesi mümkün müdür ve mümkün ise bu hangi şartlarda olur? Bu konu tartışılmış, farklı içtihadlar ortaya çıkmıştır. Bir başka yazıda açıklayacağımızda görülecektir ki, Hanefî müctehidlerine göre Türkiye İslam vatanıdır.
Bu konuda farklı bir içtihada sahip olan ve “rejim değişirse (bütünüyle şeriatın uygulanması ortadan kalkarsa) ülke İslam ülkesi olmaktan çıkar” diyenlere göre de durumu düzeltmek için yapılacak hareketin “fitneye sebep olmaması” gerekiyor. Fitne ise devletin diğer unsurlarına önemli zarar veren eylemlerdir. Şu halde bir ülkede rejim İslam'a aykırı olarak değişmiş olsa bile devletin diğer unsurlarını (halkı, toprağı, kamu düzenini, bağımsızlığı…) korumak yine Müslümanların vazifesi oluyor.
Maksadı daha açık ve anlaşılır bir şekilde ifade edebilmek için devleti bir gemiye benzetebiliriz. Geminin kendisi toprak unsuru (vatan), yolcuları insan unsuru (halk, millet, ümmet), mülkiyet ve idaresinin yalnızca içindekilere ait bulunması unsuru istiklal (bağımsızlık), kaptan ve yardımcılarının seyir planı ve rotası ise rejimdir, yönetim biçimidir. Geminin seyri, yolcularının çoğunluğunun isteği doğrultusunda olur, diğerleri de buna müdahale etmezlerse mesele yoktur. Ya yolcular iki veya daha fazla guruba ayrılır, her biri rotaya müdahale etmeye kalkışırsa yahut da bir azınlık hileye veya güce dayanarak geminin yönetimini ele geçirirse birden fazla mesele var demektir.