Dini anlama ve anlatmada usul

İslâm üzerine konuşanların hemen tamamı Kur’ân-ı Kerim’i ve Peygamberimiz’in (s.a.) sünnetini kaynak olarak kabul ediyorlar ve kendi mezheplerini, içtihatlarını, görüşlerini, yorumlarını...

İslâm üzerine konuşanların hemen tamamı Kur’ân-ı Kerim’i ve Peygamberimiz’in (s.a.) sünnetini kaynak olarak kabul ediyorlar ve kendi mezheplerini, içtihatlarını, görüşlerini, yorumlarını, davranışlarını bu iki kaynağa dayandırıyorlar.

Meselâ itikatta insan irade ve kudretinin insan fiillerindeki tesiri konusunda Cebriyye, Kaderiyye, Eş’ariyye ve Mâtürîdiyye birbirinden esasta farklı olan görüşlerini (mezheplerini, yorumlarını) akıl yanında bu iki kaynağa dayandırıyorlar. Amel (fıkıh) konusundaki farklı mezhepler de yine aynı kaynakları kullanıyorlar.

Siyasi ve ideolojik alana geldiğimizde ılımlı İslâmcılar, tekfirciler, Ehl-i Sünnet, orta yolcular ve daha başkaları; “Allahu Ekber” diyerek, “Lâ ilâhe illallâh Muhammed Resulüllâh” diyenleri bile boğazlayanlar da; mezhebi, meşrebi, yorumu, ameli farklı olan bütün Müslümanları kardeş bilip ümmetin birliği için çırpınanlar da bu iki kaynağa dayanıyorlar.

Durum böyle olunca hem doğru anlayış hem de doğru ilişki ve uygulamanın “doğru usule” dayanması zaruret olarak karşımızda çıkıyor.

Bize göre doğru usul, Peygamberimiz’in (s.a.) Kur’ân’ı anlama ve uygulama örnekliğini görerek ve birlikte yaşayarak öğrenen Ashabın anlama, yorum ve uygulama usulüdür. Bu usulü sonraki nesil (Tâbiûn) onlardan öğrenmiş ve değişen zamanın ihtiyaçlarına göre geliştirmiş, aynı şeyi daha sonraki nesil de yapmış, İmam Ebû Hanîfe’den itibaren yazıya geçirilmiş, zaman içinde temel kuralları değişmeksizin gelişerek, zenginleşerek sonraki nesillere intikal etmiştir. Ehl-i Sünnet fıkıh, kelâm ve tasavvuf okullarının anlama, yorum ve uygulama usulleri -bir bütün halinde istifade edilmek şartıyla- işte bu, nesilden nesile intikal ederek gelen doğru, uygun, maksadı hasıl edecek usuldür.

Bir nas, vahyi bize taşıyan bir ifade tevile, yoruma, içtihada, ihtilâfa açık/müsait ise bu faaliyet uygun dediğimiz usul ile de yapılsa ittifaklar yanında farklı sonuçlara ulaşılması (ihtilâf) da mümkündür, vâkidir. Bu farklı sonuçlara rağmen din kardeşliğini, bu birlik ve kardeşlik inancı, anlayışı ve duygusu içinde ümmet birliğini sağlamanın şartları vardır:

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İmansız akıl uygarlığı 01 Eylül 2024 | 275 Okunma Batı’da yaşayan Müslüman 25 Ağustos 2024 | 443 Okunma Sosyal medya aynasından 18 Ağustos 2024 | 127 Okunma Güç dengesi şart 11 Ağustos 2024 | 117 Okunma Bu acılı günde 04 Ağustos 2024 | 233 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar