Diyanet’e ve İlâhiyat’a çatma hastalığı
Beni şahıslar değil konu, problem, dava, çözüm… ilgilendirdiği için gerekli olmadıkça isim vermiyorum.Birden fazla kişi –ki, bunların çoğu medya mensubu ve köşe yazarlarıdır- her...
Beni şahıslar değil konu, problem, dava, çözüm… ilgilendirdiği için gerekli olmadıkça isim vermiyorum.
Birden fazla kişi –ki, bunların çoğu medya mensubu ve köşe yazarlarıdır- her fırsatta İmam Hatip Okulları, İlahiyat Fakülteleri, Diyanet İşleri Başkanlığı’na çatıyor, bu kurumları itibardan düşürmek için maalesef yalan söylüyor, iftira ediyor, abartıyor, istismar ediyor, konuyu ve/veya sözü amacından saptırıyor, münferit şahıs ve vakıaları genelliyorlar…
Yakında bir köşe yazarının bir yazısını okudum. Din ilimleri tahsil etmemiş bulunan bu zatın “dinimizin tahrif edilmesine, sahih İslam’ın dışında bir İslam anlayışı veya dinsizliğin revaç bulmasına bazı kurumların destek olmasına karşı çıkmasına” katılıyorum. Ama aşağıda nakledeceğim ifadeleri, ilim, insaf ve takvaya sığmaz.
“FETÖ gitti ama içimizdeki tehdit bitmedi. Özellikle akademisyen, ilahiyatçı, din bilimci gibi ambalajlara bürünmüş, kendisini İmam-ı Gazali ve İmam-ı Rabbani gibi önde gelen âlimlerden bile üstün gören sapık bir güruh, her fırsatta ortaya çıkıp zehir saçıyor. Aynı istismarcılar, son günlerde de, ‘Kadınlar camiye gelmeli’ ifadesini kalkan yaparak saldırıya geçti.
Dinde reformculara; milletin parası ile sponsor olup, dine hakaret ettiren belediyeler, İslâm’a ‘Bölücü’, Kur’an’a ‘Yetersiz’ diyen sapıklara ‘İlahiyatçı’ payesi veren kurumlar vebal altındadır.”
Yüzden fazla İlahiyat Fakültesi ve binden fazla ilahiyat hocası var; İslam’a bölücü, Kur’an’a yetersiz diyecek kadar sapmış, yolunu şaşırmış bedbahtlar devede kulak değildir ve camiamız bunları dışlamaktadır. Kadınların camiye gelmelerini isteyenleri, yukarıdaki ağır ithamlara konu olan şahıslarla bir tutmak hatalıdır.