Hangi gençlik ve nasıl eğitim
Pek çok insanımız gençlik ve gençler hakkında konuşuyor, onların hal ve davranışlarını dert ediniyor, gençlerin eğitimi konusunda kafa yoruyor, tekliflerde bulunuyorlar. Aynı şeyi...
Pek çok insanımız gençlik ve gençler hakkında konuşuyor, onların hal ve davranışlarını dert ediniyor, gençlerin eğitimi konusunda kafa yoruyor, tekliflerde bulunuyorlar. Aynı şeyi “başkalarının insanları” da yapıyor olmalıdırlar. Ben burada belki faydası olur diye bazı sorular sormak ve tespitlerimi sunmak istiyorum.
Ben İmam Hatiplere ümit bağlıyorum, içinde yaşadığımız ve yaşadıkları şartlar içinde kaçınamadıkları bazı kusurlarının da zaman içinde düzeleceğini umuyorum, ama gençler deyince yalnızca onları kastetmiyor ve dert edinmiyorum. Genelde İslam dünyasının, özelde ülkemizin okullardaki ve okul dışındaki gençlerini dert ediniyorum.
İmam Hatip Okullarında okuyan gençleri bile beğenmeyen, gördüğü bazı kusurları ileri sürerek bunlardan da ümit kesmemiz için çabalayanlarımız var. Peki diğerlerini bir yana bırakalım, bu okullarda okuyanları bile beğenmiyor ve başkalarına ümit bağlıyorsanız o başkaları nerede, kaç kişi, ülke gençliğinin kaçta kaçı, onların hangi hal ve davranışlarını beğeniyorsunuz. Peki bu özellikleri gençlerin çoğuna taşımayı nasıl umuyorsunuz?
Türkiye’de 2018-2019 eğitim ve öğretim yılında, açık öğretim öğrencileri dahil, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi ve özel okullarda 17 milyon 749 bin 876 öğrenci bulunuyor. Yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören 7 milyon 560 bin öğrenci ile Türkiye’de toplam 25 milyon 309 bin 876 öğrenci var. İmam Hatiplerde okuyan öğrenci sayısı ise birbuçuk milyonu bulmuyor. Yaklaşık yirmi dört milyon okul genci bizim gençlerimiz değil mi? Elbette bizim gençlerimiz. Peki onlara nasıl, nerede, hangi dil ve yöntem ile yaklaşacak, din, kültür, medeniyet anlayışımıza göre eğiteceğiz!?
Okullara Kur’an, Hz. Peygamberi’in (s.a.) hayatı ve din bilgisi dersleri seçmeli olarak kondu, pek sevindik, ama gördük ki, öğrenciler ve veliler bu dersleri çok az sayıda seçiyorlar ve gördük ki, bu dersleri, “bizim gençlerimizi” oluşturacak öğretim ve eğitime vesile kılacak öğretmen sayısı oldukça az. Ve gördük ki, bu eğitim kendisi himmete muhtaç olan ve maaşı kadar ve maaşı için çalışan “öğretmenlerle” olmaz. (İstisnalar kaideyi bozmuyor.)
Yakın zamanlarda bir deizm korkusu sardı çevremizi, gençlerimizin bu inanca kaydıkları konusunda uyarılar, yazılar ve müzakerelere şahid olduk, sonra bir araştırma yapıldı ve görüldü ki, öyle büyük sayıda bir kayış yok.