İlim-ibadet-cihad
Birbirini tamamlayan, birinin diğeri yerine konması caiz olmayan amel ve kavramlardan ikisi de “ibadet ve cihad”dır. Hiçbir şey ilimsiz olmayacağı için bunların başına bir de “ilim”...
Birbirini tamamlayan, birinin diğeri yerine konması caiz olmayan amel ve kavramlardan ikisi de “ibadet ve cihad”dır. Hiçbir şey ilimsiz olmayacağı için bunların başına bir de “ilim” eklen-miştir.
Tesadü-fen/tevâfukan dinlediğim bazı konuşmacı-lar, “İslâm devletini kuruncaya kadar önceliğin cihada verilmesi gerektiğini, nafile ibadetler ve diğer faaliyetlerle uğraşmanın caiz olmadığını” söylüyor, bu teklifine delil olarak da Hz. Peygamber’in (s.a.) Medine’ye hicret edip devleti kuruncaya kadar bazı farz ibadetleri bile yerine getirmediğini ileri sürüyorlar.
Buna karşı bir açıklama yapmam farz-ı kifâye oldu.
İslâm’da cihad vazifesini yalnızca “İslâm’ı yaymak ve korumak için yapılacak sıcak çatışma ve savaşmaya” inhisar ettirmek doğru değildir; şüphe yok ki, bu cihaddır ve cihadın ecirli ve şerefli bir kısmıdır, çeşididir. Ancak nefsi kâmil mânâda Müslüman kılmak için verilecek savaş (eğitim, gayret, sabır, çile...) cihad olduğu gibi mazlumun yanında yer almak, zalime karşı olmak ve hakkı ayakta tutmaya çalışmak, bunun için meşrû ve mümkün olan bütün araçları kullanmak, her alanda çaba sarf etmek, fedakârlık etmek de cihaddır.
Cihadın hangi çeşidi olursa...