Irka ve kavmiyete dayalı bağımsızlık
İslam ülkelerinde ve diğer ülkelerde, din, inanç ve etnik aidiyet bakımından ülke çoğunluğunu teşkil eden halk gibi vatandaş oldukları, hak ve özgürlüklere sahip bulundukları halde ideolojik...
İslam ülkelerinde ve diğer ülkelerde, din, inanç ve etnik aidiyet bakımından ülke çoğunluğunu teşkil eden halk gibi vatandaş oldukları, hak ve özgürlüklere sahip bulundukları halde ideolojik, dînî veya ırka-kavmiyyete dayalı saiklerle -ki, bunlar da çoğu kez siyasi ve ekonomik saiklerin perdesi olmaktadır- bağımsızlık taleplerinde bulunuyorlar, bu taleplerini gerçekleştirebilmek için de şiddet içeren veya içermeyen yollara tevessül ediyorlar.
Bu taleplere karşı ülkenin diğer kesimleri ve iktidarlar “ülkenin halkı ve toprağı ile bölünemezliği” ilkesine dayanarak karşı çıkıyorlar, huzursuzluk, hatta daha ileride çatışma ve kan da devreye giriyor.
Bağımsızlık talebine dini temel (saik, bahane, dayanak…) kılanlar için “İslamî devletin temel kuralları-ilkeleri” hakkında bazı açıklamalar sunacağım.
“Çağdaş, fakat İslâmî bir devletin anayasası, bütün müslüman mezhep sâliklerinin ittifak edebilecekleri ne gibi prensiplere istinad etmelidir” mevzûunu görüşmek ve bu prensipleri tesbit etmek için 21- 24 Ocak 1951 tarihinde Karaçi’de Seyyid Süleyman Nedvî başkanlığında toplanan ve içlerinde Mevdûdî’nin de bulunduğu 31 kişiden müteşekkil bir komisyon aşağıda özetleyeceğimiz maddeler üzerinde ittifak etmişlerdir:
1- Hem kanun vaz’ı, hem de yaratma bakımından gerçek hâkim Allah’tır.
2- Kanunlar Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet’e istinad eder; bu iki kaynağa aykırı hiçbir kanun vazedilemez, karar verilemez, mevcut aykırı mevzuat belli bir zaman içinde kaldırılır.