Kurum-insan
Vakıf-insan nitelemesi yaygınlaştı, ama “kurum-insan” vasıflandırmasını bu yazıda ben yapacağım.Vakıf-insanın bana göre iki manası var: 1. Ancak bir vakfın yapabileceğini yapan insan. 2. Kendini...
Vakıf-insan nitelemesi yaygınlaştı, ama “kurum-insan” vasıflandırmasını bu yazıda ben yapacağım.
Vakıf-insanın bana göre iki manası var: 1. Ancak bir vakfın yapabileceğini yapan insan. 2. Kendini insanlara faydalı olmaya adamış insan.
“Kurum-insan”dan maksadım ise ancak bir kurumun ve kuruluşun yapabileceğini tek başına yapan insandır. İşte böyle bir insana örneğim Ali Osman Emirosmanoğlu'dur.
1960'lı yıllarda İstanbul İmam Hatip Okulunda öğrencim oldu, babası ve ailesi ile tanıştım, hayır ve takva sahibi tacir bir babanın oğlu idi.
1969 yılında Yüksek İslam Enstitüsünü,1970 yılında İşletme İktisadı Enstitüsü'nü bitirdi.
Yine altmışlı yıllarda birkaç arkadaşı ile birlikte “bizim değerlerimizi sinema yoluyla işleyecek ve yeni nesillere aktaracak film yapma”nın gerekliliğine inandılar, bir şirket kudular (Elif Film), ortak bulmak için bizden de yardım istediler, elimizden geleni yaptık. O tarihlerde bu gerekliliğin farkında olan sermaye sahipleri bulunamadığı için ancak biraz da borçla “Birleşen Yollar”ı çektiler. Bu filmin eseri, Şule Yüksel Şenler'in Huzur Sokağı isimli romanı idi. Hiç borçtan ve sıkıntıdan kurtulamadılar, ama azmettiler ve yedi film çektiler; aralarında Necip Fazıl'ın eserlerinden alınanlar da vardı. Sonradan bu filimlerin kıymeti anlaşıldı, yüzlerce defa gösterildi.