Oruç ahlâkı
Orucun bir terbiye vasıtası olduğunu, insanın alışkanlıklarına, gazap, şehvet gibi saptırıcı, günaha itici faktörlere karşı güç ve hakimiyet kazanması hedefine yönelik bulunduğunu...
Orucun bir terbiye vasıtası olduğunu, insanın alışkanlıklarına, gazap, şehvet gibi saptırıcı, günaha itici faktörlere karşı güç ve hakimiyet kazanması hedefine yönelik bulunduğunu biliyoruz.
Bu yüzden oruç tutan müslüman yalnızca yeme, içme ve birleşmeyi terketmekle kalır; dilini, kalbini, gözünü, elini, hasılı bütün duygu, düşünce ve uzuvlarını ibadet için seferber etmez ve özellikle günahtan menetmezse orucu çok eksik kalacak, şekilden ibaret olacak, ruh ve manasından soyulmuş bulunacaktır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), bir kutsî (ifadesi de Allah'a ait olan) hadîslerinde şöyle diyorlar:
“İnsanoğlunun her amel ve ibâdeti kendisi içindir, yalnız oruç müstesna; çünkü o, benim içindir, onun özel ödülünü de ben vereceğim. Oruç (koruyucu) bir kalkandır. Oruç günü olunca kimse kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın, cahilce davranmasın. Birisi sataşır veya bulaşırsa, “Ben oruçluyum, ben oruç tutmaktayım!” desin.