Rü’yet-i hilal konferansından önce
15 Temmuz günü ibadet ve bayram vakitlerinin tespitinde yaşanan karışıklar, sebebi ve çözümü konusunda birkaç yazıdan birincisini yayınlamıştım. O akşam başımıza gelen ve nispeten ucuz...
15 Temmuz günü ibadet ve bayram vakitlerinin tespitinde yaşanan karışıklar, sebebi ve çözümü konusunda birkaç yazıdan birincisini yayınlamıştım. O akşam başımıza gelen ve nispeten ucuz atlatılan felaket sebebiyle bu konuya ara vermek ve güncel yazılar yazmak zarureti hasıl olmuştu. Şimdi Kurban Bayramı yaklaşıyor, yine vakit konusu gündeme gelecek ve her kafadan bir ses işitilecek. Bir ses de bizden olsun kabilinden yukarıdaki başlıkla ikinci yazıyı sunuyorum.
Zamanında (1910-1943) Rasathane'yi yeniden kuran ve yöneten mütehassıs alim Fatin Hoca'ya göre: Dünya üzerinde İslâm ülkelerinin yayılmış olduğu bölgeler nazarı itibara alınırsa, bu bölgeler üzerinde yapılan rasatın bütün İslâm memleketleri için geçerli olabilmesi İslâm aleminin rasata en uygun bölgesini seçmekle mümkün olur. Fas'ta bulunan 4 bin metre yüksekliğinde bir tepe en uygun nokta olarak alınabilir. Hesaplamalar bu tepe üzerinde görüş şartlarının müsait olduğu farz edilerek, var sayılan bir gözeticinin hilâli görebilmek imkânları araştırılarak yapılırsa, bu hesaplarla, sanki hakikatte gözle görmüş gibi neticeye ulaşmak mümkün olur.
Fatin Hoca bu esasa dayanarak formüllerini Fas'ta bulunan tepeye göre ayarlamıştır. 1974 yılına kadar Kandilli Rasathanesi, Fatin Hoca'nın tesbit ettiği bu noktayı esas alarak hesaplamaları devam ettirmiştir.
Tayyar Altıkulaç Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı, Saim Yeprem de Derleme ve Yayın Müdürü iken yıllardan beri ihmale uğramış olan bu mesele üzerine eğilme gereği duyulmuş ve 1974 yılında, müdürlüğün organizesi altında, Türkiye ile İslâm alemi arasındaki farkı ortadan kaldırmak için geniş çaplı bir çalışma başlatılmıştır.
Bu meyanda Kandilli Rasathanesi yetkilileri ile İstanbul'da günlerce süren ilmî toplantılar yapıldı.