Türabi ve İslami demokrasi (2)
Türâbî'ye göre laik Batı demokrasisi ile İslam demokrasisi (şûrâ) arasındaki farkların dördüncüsü:Batı demokrasilerinde siyasi ihtirasları, şehvetleri, arzuları sınırlayacak bir ahlak...
Türâbî'ye göre laik Batı demokrasisi ile İslam demokrasisi (şûrâ) arasındaki farkların dördüncüsü:
Batı demokrasilerinde siyasi ihtirasları, şehvetleri, arzuları sınırlayacak bir ahlak çerçevesi yoktur. Halkın iradesine saygı sınırları içinde siyasetçiler her türlü hile ve siyasi entrikaları uygulamakta serbesttirler; halkın kısmen denetim imkanları olsa bile vicdanları ve gizli işleri denetlemeleri mümkün değildir. Makyevelli'den beri Batı siyaseti hile, entrika ve amaca ulaştıran her şeyin mübah olması esasları üzerine kurulmuştur. Bugün bunlar kısmen kontrol altına alınmakta olsala bile seçimin finansmanının olumsuz sonuçları, rüşvetler ve seçim hileleri devrededir.
İslam'da demokrasi veya şûrâ sistemi ise dinden ayrılamaz; bu sebeple sistem içi ve dışı, niyetleri ve gizlilikleri bilen Allah'ın denetimi üzerine kurulmuş olur. Müminler siyasette ve hayatın diğer alanlarında güzel ahlakı kuşanmaya ve bunu aralarında muhafaza etmeye azami dikkat gösterir, gayret ederler. Geçmiş dönemlerde bu güzel ahlakın parlak örneklerini tarihten biliyoruz. Devlet işlerinde kullandığı mumu, sıra kendine ait bir işe gelince söndüren ve şahsına ait mumu kullanan Ömer b. Abdülaziz'i saygı ile hatırlamalıyız. Bize bugün bu örnekler aşırı ve hayali gelebilir; çünkü biz elde ettiğimiz makamı ve iktidarı özel menfaat ve amaçlarımız için kullanmayı mübah görüyoruz, hatta kendimizi koruyacak kanunlar da çıkarıyoruz. Hasılı ahlak bakımından tarafsız olan ve yalnızca halkın denetimine açık bulunan bir demokraside ahlaki temizliği korumak mümkün değildir