Yoksulluk ve çaresi

En tartışılmaz insan hakkı yaşama hakkıdır; yaşama hakkından maksat yarı aç yarı tok sürünmek değildir, tabîi ihtiyaçlarını gidererek yaşamaktır. Bugün dünya üzerinde...

En tartışılmaz insan hakkı yaşama hakkıdır; yaşama hakkından maksat yarı aç yarı tok sürünmek değildir, tabîi ihtiyaçlarını gidererek yaşamaktır. Bugün dünya üzerinde yaşayan insanların; inançları, dünya görüşleri ne olursa olsun bütün insanlar için böyle bir yaşama imkânını sağlamak ödevleri vardır ve bu her şeyden önce bir insanlık ödevidir. Ödevin ihmâl edilmesi, umursanmaması, bu yüzden milyarlarca insanın yarı aç ve ihtiyaç içinde yaşamaya mahkûm olmaları, namus ve özgürlüklerinden feragat etmek mecbûriyetinde kalmaları bir insanlık suçudur.



Zengin toplulukların ve fertlerin, başkalarının giderek daha da yoksullaşmaları pahasına servetlerini arttırmaya; refah, israf ve sefahat içinde devam etmeleri vicdanlarını sızlatmıyorsa Allah onlardan bunun hesabını soracaktır. “Ben O'na inanmıyorum ki..." diyenler de öte dünyadan önce burada, ya yoksullar eliyle veya başka yollardan cezâlarını çekebileceklerini unutmasınlar.



İnsan hakları belgelerine, övünülen Batı değerlerine, ahlakı, sevgi ve merhameti her şeyin önünde tuttuklarını iddia eden Hristiyanlara… rağmen Batı, aşağıda rakamlarını sunacağım facianın baş sebebi olduğu için ahlaktan, insanlıktan ve evrensel değerlerden sınıfta kalmıştır.



Birleşmiş Milletler'de yoksulluk ve sağlık konularında hazırlanmış bir rapora göre dünya nüfusunun yarısı, günde 2 dolardan az bir parayla geçinmeye çalışıyor. Günde 1 dolardan az bir parayla yaşamaya mahkum olanların sayısı ise 1.2 milyar. Bu insanlar açlık, hastalık, cehalet ve işsizlik gibi sorunların yanı sıra yeterli gıda, temiz içme suyu ile eğitim, sağlık ve çağdaş enerji hizmetlerinden yoksun yaşıyorlar.



Gelişmiş ülkelerde yaşayan yoksul kişilerin sayısı küçümsenmeyecek düzeylerde iken yoksulluk genellikle gelişmekte olan ülkelerde görülüyor. “Gelişmekte olan ülkeler" diye nitelenen bu ülkeleri Batı yıllarca istiyla etti, maddi değerlerini çaldı, manevi değerlerini de tahrip etti. Alacağını aldıktan ve yapacağını yaptıktan sonra işbirlikçilerini iktidara getirerek sözde çekilip gitti. İşte bu “gelişmekte olan ülkeler"de yaşayan yaklaşık 4.6 milyar insanın, 800 milyonu, normal, sağlıklı ve faal bir yaşam sürmeye yetecek gıda alamıyor.



Bu kişilerin 850 milyonu okur-yazar değil, 1 milyarı temiz sudan yoksun olarak hayatını sürdürüyor, 2.4 milyarı ise temel sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor. Gelişmekte olan ülkelerde her yıl, 5 yaşından küçük 11 milyon çocuk önlenebilir hastalıklar yüzünden hayatını kaybediyor.



Batı bir de köleliği kaldırmakla övünüyor. Köleliği statü olarak derhal kaldırmayıp zaman içinde tüketmeyi öngören İslam getirdiği köle haklarıyla fiilen 15 asır önce kaldırmış ve şöyle demişti: “Kimin yanında bir köle kardeş varsa ona kendi yediğinden yedirecek, giydiğinden giydirecek, gücünün üstünde iş ve yük vermeyecek, 'kulum kölem' demeyecek, 'kardeşim, evladım' diyecek…".



Peki köleliği kaldırdıklarını ilan edenlerin ve onları taklit edenlerin dünyasında durum nasıldır; onu da yarınki yazıya bırakalım.





YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İmansız akıl uygarlığı 01 Eylül 2024 | 275 Okunma Batı’da yaşayan Müslüman 25 Ağustos 2024 | 443 Okunma Sosyal medya aynasından 18 Ağustos 2024 | 127 Okunma Güç dengesi şart 11 Ağustos 2024 | 117 Okunma Bu acılı günde 04 Ağustos 2024 | 233 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar