Ahmed Arif’ten Selahattin Demirtaş’a...
Hukuk devleti düzeni içinde dini araç olarak kullanmak, kadınları aşağılamak... Suruç katliamında 31 can alındı... O günden bugüne dek 31 canın üzerine 50 can eklendi...
Hukuk devleti düzeni içinde dini araç olarak kullanmak, kadınları aşağılamak...
Suruç katliamında 31 can alındı...
O günden bugüne dek 31 canın üzerine 50 can eklendi, şehit cenazeleri gelmeye başladı.
Ay-yıldızlı bayrağımıza sarılı tabutlar, ayakta zor durabilen babalar, analar, eşler, çocuklar...
Polis, subay, astsubay, uzman çavuş...
Dün değindiğim gibi hepsi ama hepsi köylerde, kasabalardaki yoksul evlerin insanları.
Esnaf, çiftçi, memur...
Bir yandan ölüm haberleri, öte yandan parti kapatmak için yapılan hazırlıklar...
Baktılar ki, parti kapatmak muhteremlere pahalıya patlayacak, başta SelahattinDemirtaş’ın ve şöyle bir 10- 15 kişinin dokunulmazlığını kaldırıp kodese atarsan, Güneydoğu’daki oylar bir “tekrar seçim” sonunda AKP’ye gelir...
400 milletvekili yeter de artar bile...
Peki Türkiye ne olur bu arada düşünen var mı?
Söyleyeyim:
“90’lı yıllardan beter oluruz...”
Bu sözümü bir kenara yazın ve düşünün...
Bu işleri “İslamın ümmet anlayışı”yla falan çözemezsiniz...
Bakın Ortadoğu’ya, Kuzey Afrika’ya, Afganistan ve Pakistan’a, yaşananları göreceksiniz.
İslam coğrafyasında insanlar ve halklar arasında korkunun ve düşmanlığın ekinibitip tükenmiyor.
Mezhep savaşları, köktendinci terör her tarafı kuşatmış durumda. Hukuk devleti düzeninde bir parti lideri “Kuran’a el bassın, ortak hükümet kuralım” diyebiliyor.
Türkiye’nin din ve derin milliyetçilik sarmalında nereye dek gideceğini gerçekten merak ediyorum.
***
Bir pazar sabahı uyandığınızda hayatı nasıl kucaklamak gerektiğini, gökyüzünün mavi aydınlığını, aşkı, sevdayı, yalnızlıkları anlatmak ne güzel olurdu...
Korkusuzluğu yazmak, derin vadileri, kuşları anlatmak...
Ahmed Arif’in, Hasan Hüseyin’in, Oktay Rifat’ın dizelerinde, pul pul olmuş tarifsiz bir acıyı, hayatın yedi rengini yazıp, haykırmak isterdim:
“İçim, bir suskunsa tekin mi ola?
O malta bıçağı, kınsız, uyanık,