Annem, benim annelerim!..
Zakkum çiçekleri gelen güne kocaman bir “merhaba” dedi, kırlangıçlar evlerin çatısına kondu, bir çocuk ağladı... Sabahın izini yakalamaya çalıştım, avuntuların içinde...
Zakkum çiçekleri gelen güne kocaman bir “merhaba” dedi, kırlangıçlar evlerin çatısına kondu, bir çocuk ağladı...
Sabahın izini yakalamaya çalıştım, avuntuların içinde dolaştım, zamanın saatini ayarladım...
***
Bir mor menekşe gülümsedi bana tüm sevecenliğiyle!
Kendi çocukluğumun içindeydim, annem, benim annelerim!
Sokaklar yorgun, sokaklar eski şarkılarla avunuyordu.
Ben bugünü bekliyordum, acılar ırmağının kıyısında otururken...
Babamı genç yaşta, annemi 13 yıl önce yitirmiştim...
Kahredici bir yalnızlığı yaşadım bu yaşta, sevgiyi aradım, başımı annemin omuzuna koyup hıçkıra hıçkıra ağlamak istedim.
Tüm annelere merhaba diyorum bugün...
Merhaba annelerim, merhaba hüzün, merhaba umut, merhaba barış, merhaba kardeşlik!
Benim canım annelerim...
Bugün Behçet Aysan’ın dizelerinden kopup gelen bir coşkuyum ben...
Her şeyden önce insanım!
Yunus Nadi Roman Ödülü’nü alan, Behçet’in kızı Eren Aysan gibi bir çığlık...
Bir babayım, annesiz ve babasız!
Tüm maviler benim, tüm denizler, ırmaklar, kuşlar, o derin yeşil vadiler...
Ben Uğur Kaymaz’ım, Berkin Elvan, Ethem Sarısülük, Ali İsmail...
Ben çocuk gelinlerin sesiyim!
Ben Cumartesi Anneleri’nin vicdanı, şehit analarının kanayan yüreği...
Ben “terör nereden gelirse gelsin bir insanlık suçu” diyenlerdenim.