Başın öne eğilmesin..

Gerçekten biz hangi çağda yaşıyoruz? Kaç gündür bu soruyu soruyorum kendi kendime ve ne yazık ki yanıt veremiyorum... Cinsel istismarı gerçekleştiren kişinin mağdurla evlendirilmesi halinde...

Gerçekten biz hangi çağda yaşıyoruz? 
Kaç gündür bu soruyu soruyorum kendi kendime ve ne yazık ki yanıt veremiyorum... 
Cinsel istismarı gerçekleştiren kişinin mağdurla evlendirilmesi halinde cezasını bir başka deyişle tecavüzü, cinsel istismarı devlet eliyle olağanlaştıran bir düzenlemeye tanık oluyoruz. 
Adana Barosu Başkanı Veli Küçük’ün çarpıcı sözlerini okurken bir gerçekle yüz yüze kaldığımı düşündüm. 
Biz hangi çağda yaşıyoruz? 
Küçüğün rızası yetmezmiş gibi şimdi de “töre” sözü çıktı... 
Çocuk gelinleri, “töre” adı verilen o kadın cinayetlerini çok yazdım. Şeyhlerin kız çocukları için ailelerine “katli vaciptir” dediklerini çok duydum. 
Biz evrensel hukuka, çocuk haklarının temel ilkelerine uymakla yükümlü uluslararası sözleşmelere bağlı değil miyiz? 
AKP’li altı milletvekilinin hazırladığı, “çocuklara yönelik cinsel istismara örtülü af”getirdiği savunulan düzenlemeye karşı Türkiye’nin değişik pek çok kentinden tepki yağdı. Anayasaya ve kamu vicdanına aykırı bu düzenlemenin geri çekilmesi istendi. 
Aydın Barosu Çocuk Hakları Koordinatörü Asiye Yalçın şöyle dedi: 
“Kamuoyunu etkilemek adına önergenin tecavüzleri değil, rızaya dayalı ilişkileri kapsadığını ifade etmek samimiyetsizliktir... 
Evet, aynen öyle!
Eğer bu teklif kabul edilirse, vergi affıbedelli askerlik gibi birkaç yılda geçici maddelerle çocuk yaştaki kızlarımızın evlendirilmesine meşruiyet sağlanacaktır. Bu nedenle önergenin geri çekilmesi gerekir.”

***

Kasım ayının hüznü var içimde... 
Kentin üzerini örten yağmursuz gri bulut. Göğün imbiğinden süzülüp çevreye yağan karamsarlık. 
Hayata nasıl bakıyorum, bugün niçin daha yoğun duygular içindeyim, hüzünlüyüm. 
Töre cinayetleri, küçüğün rızası, verilen önergenin asla tecavüzcüleri kapsamayacağı savı, yapılan açıklamalar.
Kadına şiddet, çocuk gelinler, tecavüzler... 
Kasım soğuğunda balkonun penceresini açıp bakıyorum. Yapraklarından arınmış erik ağacına dokunmak istiyorum ama beş metre uzakta. 
Bir gizemi yakalamak istiyorum ama yakalayamıyorum. 
Acaba Silivri’de yatan arkadaşlarım bu saatte ne yapıyorlar? 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Aşklar ve sevinçler... 09 Eylül 2018 | 2.502 Okunma Hoşça kal hüzün... 06 Eylül 2018 | 553 Okunma Bir garip yolcu... 04 Eylül 2018 | 2.356 Okunma Sevda düşleri... 02 Eylül 2018 | 2.437 Okunma Uçarı kaçarı... 01 Eylül 2018 | 115 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar