Benim yurdum kana doymuyor...
Yurdumun toprakları; binlerce yıllık tarihi, kültürü, uygarlığı anlatır insanlığa... Bunca ölümler oluyor, hâlâ duymuyorsun, “kana kan, intikam” duygularıyla...
Yurdumun toprakları; binlerce yıllık tarihi, kültürü, uygarlığı anlatır insanlığa...
Bunca ölümler oluyor, hâlâ duymuyorsun, “kana kan, intikam” duygularıyla topraklarımızı suluyorsun...
Nefret tohumları ekiyorsunuz o topraklara, biz şiddet topluyoruz, oluk olup akan kanı hep birlikte seyrediyoruz...
Kanla sulanan toprakları hep anlattık, bu gidişle aynı şeyleri yazmayı sürdüreceğiz...
Kan göllerinden çıkamıyor, hayatı yaşanır hale getiremiyoruz.
Bağışla bizi yurdum!
Kadim tarihi, alın yazısı olarak görmek, yaşadığımız topraklarda binlerce yıllık uygarlığı çocuklarımıza öğretememek bizim suçumuz...
Fırat’ın, Dicle’nin, Gediz’in, Kızılırmak’ın, Meriç’in sularının o toprakları nasıl suladığını; kardeşliğin, dayanışmanın, sevginin, imecenin, paylaşımın neolduğunu, hayatın ne olduğunu öğretmişlerdi oysa bize...
Çocuksu düşlerimiz vardı, aşkı kucaklayışımız...
Kuşaklar, darbeler gelip geçti, zindanlar dolup boşaldı, dönüp dolaşıp 30-40 yıl önceye gelindi...
12 Mart 1971’de doğan çocuklar 45 yaşında, 12 Eylül 1980’de doğanlar 36, 1990’da doğanlar 26...
Onların anne, babaları...
Bizim zindanlarda yattığımız yıllarda onlar bebekti...
İstanbul’da, Edirne’de, Diyarbakır’da, İzmir’de, Kars’ta, Trabzon’da...
Onlar bebekti, büyüdüler...