Demokrasimizin yaralarını saralım...
Yaşadıklarımızdan ders alabiliyor muyuz? Sevgi bağını yazıya döküp var oluşun resmini çizilebiliyor muyuz? Barışın değil savaşın peşine takılıp gitmek, terör belasının...
Yaşadıklarımızdan ders alabiliyor muyuz? Sevgi bağını yazıya döküp var oluşun resmini çizilebiliyor muyuz?
Barışın değil savaşın peşine takılıp gitmek, terör belasının sarmalında yaşamak...
Hayatımızı çalanları, zindanda çürütenleri, yasakları, darbeleri, faili meçhul cinayetleri, toplumun kutuplaşmasını...
Nereden başlasam, diye düşünüyorum bir sonbahar sabahında...
Suriye’de Fırat operasyonu, tezkerenin Meclis’ten geçmesi, OHAL’in uzatılması, FETÖ’cü ayıklanması, akşamları televizyonlarda her konuda bilgi sahibi olduklarını sananlarının kafaları karıştıran tartışmaları...
Başımı kaldırıp maviler giyinmiş gökyüzüne bakıyorum.
Böyle bir günde aşktan, sevdadan, umuttan söz etmeliyim.
Suriye geliyor aklıma... Sonu belli olmayan bir savaş... 911 kilometre uzunluğunda sınır komşumuz olan bir ülke...
Tam o sırada bir ses duyuyorum:
“Yahu biz bunlara ne istedilerse verdik bir türlü doymak bilmediler.”
Ne istedilerse verenler bugün dışarıda, özgürlük bildirisine imza atan bilim insanlarının çoğu açığa alınmış.
15/16 Temmuz’da kanlı bir darbe girişimine tanık olduk. Sağcı solcu, partili partisiz, dindar ateist, genç yaşlı, emekçi işsiz herkes tankların altına yatıp önledi o darbeyi...
Bu, bir FETÖ’cü darbe girişimiydi...
Bunu tartışmaya bile gerek yok. Önemli olan şu andaki durumumuz. FETÖ, PKK, IŞİD terör örgütü, suçluyla suçsuzun karıştırılması.
Onun için daha çok demokrasi daha çok hukuk...
***
Türkiye, Ortadoğu’nun değil Avrupa’nın bir parçasıdır...
Türkiye laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir.
Onun için savaşa karşı çıkan, demokrasi diyen, muhalif düşüncede olanlara bir bedel ödetmeye kalkamazsınız...
Ükemizde kanlı darbe kalkışmasında bulunanları yakından tanıyoruz. Bunların devletin olanaklarından yararlanarak en duyarlı kurumlarda nasıl örgütlendiklerini yıllardır yazıp çiziyoruz.
At izinin it izine karıştığını zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan’da açıkladı.
O zaman at izinin değil it izinin kimler olduğunu saptayıp yargı önüne çıkarılması gerekir.
Bugün yaşadıklarımıza baktığımızda, işlerin böyle gitmediğine kanun hükmünde kararnamelerle valilerin içkili mekânları kapattığına, şort giyen kadınların belediye otobüslerinde dövülüp dışarıya atılmasına tanık oluyoruz.
Bizim için hayat böyle olmamalı...
Umutlarımız sönmemeli... Hayatın anlamı güzel olmalı...
Karanlık bir tüneldeyiz toplum olarak.
Umursamazlık içindeyiz!