Hak, hukuk güvencemizdi hani!..
Kış geldi, kuru soğukta yürüyorum... Bugün günlerden pazar. Yüreğimin içinden bulutlar geçiyor; umutları, sevdaları, sevinçleri sanki benden kaçırıyor. Yıllar önceye...
Kış geldi, kuru soğukta yürüyorum...
Bugün günlerden pazar.
Yüreğimin içinden bulutlar geçiyor; umutları, sevdaları, sevinçleri sanki benden kaçırıyor.
Yıllar önceye gidiyorum, ilkyazı bekliyorum.
Bir güney kentindeyim düşlerimle birlikte.
Kayısı dalında açan çiçek, ıhlamur ağacının yorgunluğu, yalnızlığı, bir çocuğun gözlerindeki hüzün beni, sizi, hepimizi aydınlık günlerle buluşturacak mutlaka, buna inanıyorum.
Adana Aladağ’daki yurt faciası, o küçük kız çocuklarının çığlıkları ve hayatın akışı...
Düşünüyorum uzun uzun.
Anlamını yitiren acılar ve hüzünler sarmalında ayakta durmaya çalışan toplum, yoksulluğun arasına sıkışıp kalmış.
Tüm bunlara karşın Lice’de bir sabah çay içelim, Malabadi Köprüsü’nden ovaya bakalım, Trabzon’da Karadeniz’in coşkusunu yaşayalım, Aydın’da zeybek oynayalım. Var mısınız özgürlüğe, insanca yaşamaya?
Var mısınız terör nereden gelirse gelsin bir insanlık suçudur demeye?
Karadeniz’deki coşku İzmir’de imbata dönüşecek, Fırat kıyısında çocuklar Kızılırmak’ta bizim şarkımızı söyleyecek kardeşçe, kör terörü lanetlerkenher türlü ayrımcılığa karşı çıkacak.
Haydi var mısınız, öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Avukat Tahir Elçi’nin katilini bulmaya?..
Söz vermiştiniz bize, unuttunuz mu?
Anımsatayım:
“1071’den beri tüm halklar bu topraklarda acı, hüzün ve kaderi birlikte yaşadı.
Doğu ve Güneydoğu’da çekilen acılar farklı bölgelerde farklı biçimlerde yaşandı.
Zulmün biçimi, rengi, tonu değişikti ama zalim ve zulüm aynıydı.”