Harabe kent: Sur...
Dokuz gün sonra Diyarbakır’ın Sur ilçesinde sokağa çıkma yasağı kalktı... 17 saatsonra yasak yeniden getirildi. Görüntüleri izledim televizyonlardan, sosyal medyadaki...
Dokuz gün sonra Diyarbakır’ın Sur ilçesinde sokağa çıkma yasağı kalktı... 17 saatsonra yasak yeniden getirildi.
Görüntüleri izledim televizyonlardan, sosyal medyadaki paylaşımlardan...
Sırtlarında eşyalarıyla göç eden insanlar, harabeye dönmüş evler, yakılmış bir okul, cami...
Yaşamın acımasızlığını yüreklerimize yerleştiren Tudor Arghezi’nin, aşkınkanatlanıp uçuşunu anlatan dizeleri geldi aklıma:
“Sevginin, aşkın, barışın, özgürlüğün genç ormanlarında çoğalırım ben!”
Sonra, yıllar önce yazdığım yazılar...
Gecenin kendi lacivertliğini, sabahın mavisini o eski kareli defterden bulup çıkardım.
İçinde o gizli tazeliğin acılı türküsü Philip Larkin’in yıllar sonra aşk evreninde nasıl çoğaldığını, ölümcül kuşatmanın insanları nasıl perişan ettiğini anlatmışım.
O görüntüler beni o yıllara götürdü...
Kıyımlar, işkenceler, savaşlar!
Baskı ve şiddet!
Tahir Elçi’nin cansız bedeni geldi gözlerimin önüne...
Tetiği çeken kimdi?
Gözü yaşlı çocuksu gülüşler, ölüm tarlaları.
Tüm bu acılara karşın aşkın yüceliği, kutsallığı, bir insanın ülkesini salt sularıyla,dağlarıyla, ağaçlarıyla, insanlarıyla sevmesi.
Toplumu ötekileştirenlere karşı çıkması, mücadele vermesi...
Yaşadıklarımız bizi nereye götürecekti?