Hayat...
Güneş vurmuş gözlerinin içine. Gözleri ise hüzün yüklü... Sanki yabancı bir mavi gibi... Beyaz bir martı uçuyor başının üzerinde... Ağaçlar kış...
Güneş vurmuş gözlerinin içine. Gözleri ise hüzün yüklü...
Sanki yabancı bir mavi gibi...
Beyaz bir martı uçuyor başının üzerinde...
Ağaçlar kış örtüsüyle uyanıyor...
Kırık dökük düşünceler mırıldanarak anlatıyor...
Çocuk gülümsüyor...
Çocuk üşüyor...
Benjamin Peret’nin kuyrukluyıldızları şafak sökerken kaçmışlar gökyüzünden. Bir tozlu soluk onları uyandırabilir uykusundan... Bir tavus kuşu sesi öldürebilir...
Yaşamın olanca hüznü toplumu kuşatmışsa eğer, bir anlamı yok bu yazdıklarımızın sizlere...
Anlamsızdır Rosa’nın bakışları da...
Oysa Rosa’nın gözleriyle uyanmak güzeldi eskiden...
Bir pazar sabahı masal evlerinde uyanan çocuklar bana savaş sonrasının acılarını hatırlatıyor...
Eski albümlerimden isli fotoğraflar çıkarıyorum...
Kanı tutulmuş çocuklar güneşin her zaman ekinleri büyüttüğünü bilir, AngelikiPavlopoulo’nun güz yıldızlarında kayıp giden mevsimleri görür...
Kederli alacasında sabahın, çocuğunu emziren bir anne 1946 kışının vahşetini anımsar Varşova’da...
Yaşam inişli çıkışlı bir yoldur!...
Tıpkı Yannis Ritsos gibi ben de göklere inanırdım eskiden, çocuk gözlerinde saklı sevinçler arardım...
Denizlerin derinliğinde ölü kentlerin yaşayan insanlarını merak ederdim...
Sonra unutulmuş ormanları keşfetmeye yöneldim...