İnadına barış, inadına umut...
Ne güneşle ne de ay ışığıyla yıkanıyor alanlar, caddeler, sokaklar... Kanla yıkanıyor... Cumartesi sabahı barış için Ankara’ya gelenler... Üniversite...
Ne güneşle ne de ay ışığıyla yıkanıyor alanlar, caddeler, sokaklar... Kanla yıkanıyor... Cumartesi sabahı barış için Ankara’ya gelenler...
Üniversite öğrencileri, sendikacılar, memurlar, öğretmenler, emekçiler, solcular,sosyalistler, demokratlar, yurtseverler...
Savaş değil barış isteyenler...
Umutlarını çoğaltıp ağaçların ağırlaşmış tepelerinde sevgi tomurcuklarınasarılanlar...
Türk, Kürt, Laz, Çerkes!
Sünni, Alevi!
Sevgisizlere, oluk oluk kan akacak diyenlere “savaş değil barış” yanıtı verenler katledildi...
Yüreğim yangın yeri...
İçim paramparça!
O gece sabaha dek uyuyamadım...
Gecenin içinde fısıldayan ağaçları dinledim, ölülerle yatanların üstüne dallarını uzattıkları saatlerde.
Ne denli çok özlemiştik değil mi gökyüzüne kansız bakmayı...
Aslında hep kanlıydı gökyüzü...
Acılı!
Ağlamaklı!
Hüzünlü!
Silahların susma zamanıydı oysa...
Sevginin, beraberliğin, insanca, kardeşçe yaşamanın zamanı!
Çok gördüler bunu bize, çok...