Kandil, masal anlatma!..
7 Haziran seçimleri, AKP’nin tek başına iktidar olamaması, çözüm sürecinin “bir varmış, bir yokmuş”a dönüşmesinin ardından başlayan kanlı terör...
7 Haziran seçimleri, AKP’nin tek başına iktidar olamaması, çözüm sürecinin “bir varmış, bir yokmuş”a dönüşmesinin ardından başlayan kanlı terör eylemleri...
İstanbul’dan Ankara’ya doğru yol alırken güzel ülkem yine kana bulanmış, dört ayrı yerleşim biriminde terör, altı can almıştı...
Yine şehit cenazeleri, yine gözyaşı ve hüzün!
20 Temmuz’dan bugüne 32 askerimizi, polisimizi ayyıldızlı bayrağımıza sararak, törenler düzenlemiştik.
30 yıldır aynı tümceler, aynı sözler:
“Şehidimizin akan kanı yerde kalmayacak, teröristlerden hesap sorulacak!”
Yoksul evlerin 30-40 bin çocuğunu, bizim çocuklarımızı kara toprağa vermekten bıkmamıştık.
Yan yana dizilmiş şehit cenazeleri, analar, babalar, eşler, çocuklar...
Kimi evli, kimi nişanlı polisler, askerler...
Dağların kuytuluklarında “etkisiz hale” getiriyorduk ama terör belasından bir türlü kurtulamıyorduk.
Salt PKK değil, IŞİD, DHKP-C, adını yeni yeni duymaya başladığımız terör örgütleri...
Peki, bu işin sonu nereye varacak, ülke yangın yeri olmaktan nasıl kurtulacaktı?
Ankara’da, ortak hükümet senaryoları yazılıyordu...
Konuştuğum kişiler, AKP-CHP koalisyonunun kurulmasının çok zor olduğunu söylüyorlardı. Genel kanı şuydu:
“CHP, Türkiye’nin sosyal, ekonomik, siyasal olarak uçuruma doğru hızla sürüklendiğini gördüğü için her şeyi göze alıp taşın altına elini koyuyor ama tepe noktada oturan muhterem buna engel oluyor. İş Başbakan Davutoğlu’na kalsa ortak hükümet bir gün içinde kurulur.”