Laiklik mi, demokrasi mi?
20 yıl önce Türkiye bugün olduğu gibi laikliği, demokrasiyi, hukukun üstünlüğü ilkesini, yargı bağımsızlığını, düşünceyi ifade ve basın...
20 yıl önce Türkiye bugün olduğu gibi laikliği, demokrasiyi, hukukun üstünlüğü ilkesini, yargı bağımsızlığını, düşünceyi ifade ve basın özgürlüğünü tartışıyordu...
Laiklik karşıtlığını sivil toplumculuk adına savunan kimi liberaller o yıllarda bakın neler diyorlardı:
- Laiklikle demokrasi arasında doğrudan bağlantı yoktur... Türkiye, 1920’lerin başında laikliği kabul etti ama demokrasiye ancak 1950’de geçti.
- Cezayir, Libya, Suriye ve Irak az çok laik, ancak demokrasi yok.
- İsveç din ve vicdan özgürlüğünü 1869’larda tanıdı. Bugün bile devlet kilisesine din adamlarını hükümet atıyor.
- Laiklik süngüyle korunmaz. Cezayir’de de “Kemalist tek parti rejiminin laiklik anlayışı neredeyse tıpatıp vardı.”
Bazı küçük doğruları, büyük yanlışları gizlemek için kullananlar, laikliği din düşmanlığı, darbeci kafayla görenlerin sayıları bir hayli fazlaydı 20 yıl önce de...
Suriye, Irak, Libya ve gibi ülkelerin “az çok laik” olduğu savı doğru değildi. Bu ülkelerde baskı ve tek adam rejimi vardı. Ne laiklik ne de demokrasi hak getireydi.
Devleti, din adamlarının yönetmemesi ya da yönetirken din adamlarından fetva alınmaması, o devletin laik olduğu anlamına gelmez.
***
Türkiye dışında, halkının çoğunluğu Müslüman olan laik bir ülke yoktur. Artık Türkiye’nin de laikliğin su götürür olmadığını Ahmet Taner Kışlalı, Server Tanilli gibi yazarlar sık sık yazmışlardır.
Kışlalı, bir yazısında şöyle der:
“Cezayir’de bizdekinin aynı bir laiklik anlayışının olduğunu söyleyebilmek için insanın ya cahil ya da yalancı olması gerekir.
Siyasal muhalefete izin vermeyen Cezayir’in tek partisi, dinsel güçlere büyük destek veriyordu. Evlerinde şarap içen bakanlar, yabancı elçiliklerde içki içenlere yutkunarak bakmak zorundaydılar.