Mücadele hayattır, vazgeçme!...
Bazen çocukluğum geliyor aklıma, küçük bir kasaba, bir bilinmezliğin içindegeçirdiğim yıllar... Sonra bir kent geliyor gözlerimin önüne, parklar geliyor, çay bahçeleri, gece...
Bazen çocukluğum geliyor aklıma, küçük bir kasaba, bir bilinmezliğin içindegeçirdiğim yıllar...
Sonra bir kent geliyor gözlerimin önüne, parklar geliyor, çay bahçeleri, gece yarıları sohbetleri.
Zamanı yakalamak zor!
Masalımsı bir dünya, masmavi bir gök, ilk gençlik yıllarım...
Zamanı yakalamak istiyorum gün doğumlarında.
Bir alev topunu anımsıyorum, günbatımında denizin üzerinden yavaş yavaş kaybolurken, bir çocuk gibi bekliyorum, bilmediğim sözcükleri alt alta yazarken.
Zaman duygusu içimi kemiriyor, yalnızlığın alfabesinde dolaşırken, o güzelim bahçeler, parklar, ağaçlar birer birer yok olduğunda.
Hayatın alın teri, emekçiler, yağma edilen o yeşillikler...
Kirlenen denizler, akarsular...
Zaman insanlara ve saate göre değişirken, o cennet vadiler, kuş cennetleri,göller...
İnsanın insana duyarlılığı, bilinci, sevgisi, hayatı kucaklayıp özgürlüğe açılan patikalarda yürümesi...
Bir soru geliyor aklıma, bir yanıt...
Yarım kalmış bir sevda, umut, sevgi!
Çoğu kez hüzünleniyorum, içim sıkılıyor, patlayacak gibi oluyorum.
Suskunlaşıyorum ansızın.
Suskunluğun tellerine, akan kanın dalgalarına bakıp kalıyorum.
Kimi zaman bir haber kaygılandırıyor beni, kuşatılmış bir kenttin ölen çocukları.
Hakkın, hukukun, temel hak ve özgürlüklerin bir gücün elinde oluşu yüreğimi acıtıyor.
Güvencesiz bir yaşam, ölüm haberleri...