Ölü çocuklar ülkesi...
Demokrasiden, temel hak ve özgürlüklerden söz edenler, barış umudunu ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorlar 1 Kasım öncesi... Oysa cansız bedenler var, kimi şehit...
Demokrasiden, temel hak ve özgürlüklerden söz edenler, barış umudunu ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorlar 1 Kasım öncesi...
Oysa cansız bedenler var, kimi şehit düşmüş kimi öldürülmüş...
Çocuklar öldürülüyor gün ortasında, insanlar sokağa çıkamıyor, hastalar hastaneye gidemiyor.
Bir ananın çığlığını, bir babanın haykırışını duyuyor mu siyasetçiler?
Cenazeler birer birer memleketlerinde, doğdukları illerde, ilçelerde, köylerdetoprağa veriliyor.
Paramparça olmuş çocuklar bir gün mezarlarından kalkıp hesap soracaklar mı?
Berkin’ler, Uğur’lar, Ahmet’ler, İsmail’ler...
Nefretle, kinle örülmüş duvarlar, baskı ve şiddet sarmalı.
Ceylanpınar’da evlerinde öldürülen iki polis, Cizre’de bir evin içinde öldürülen genç kadın...
Adı Zeynep, Ali İsmail, Kenan, Ceylan...
İnsanları aşağılayan bir düşüncenin, toplumun tüm kesimlerine dalga dalga yayılması, nefretin, kinin alev topuna dönüşmesi, adrese teslim paketleme işi, mafya, siyaset tezgâhı...
Sağın, solun tuzak!
Bak, Osman evinin kapısının önünde Ahmet gibi yüzüstü yatıyor...
Bedeninde 25 mermi!
Ey siyaset “Adam”ı, bu ölümler, çocuk mezarları sana bir şey anlatıyor mu?
Hayır anlatmıyor!
Sen, elinde olsa bütün evreni karanlığa, o karanlık evreni de yaşam biçimine dönüştürmekten yanasın...