Sen ağlarken ben gülemem...
Seramik bir vazoda kurumuş bir çiçek, duvarda soluk birkaç resim... Biraz hüzün, biraz da umut! Yılgınlığın, suskunluğun, korkunun örtüsünü kaldırıp hayatı kucaklamak bizim ellerimizde....
Seramik bir vazoda kurumuş bir çiçek, duvarda soluk birkaç resim...
Biraz hüzün, biraz da umut!
Yılgınlığın, suskunluğun, korkunun örtüsünü kaldırıp hayatı kucaklamak bizim ellerimizde.
Geleceği çoğaltmak, hayatı yaşanır hale getirmek...
Hepsi ama hepsi!
O zaman ne şakaklarımızda işkence izi olacak ne de gözlerimizde demir sürgü...
En çok şu tümceyle avunuyoruz son aylarda:
“Çocuklar ölmesin!”
Oysa çocuklar ölüyor, kadınlar, dedeler, analar, nineler, gençler...
Sen ağlarken gülemem ben!
Acılarımız büyüyor!
Aşkın ve özgürlüğün, doğacak bir yıldız taşıyıcısının gizli sözcüsünü aramakla geçiyor günler, haftalar, aylar, yıllar.
Hani çocuklarımızla, kadınlarımızla geleceğin rengini örecektik hep birlikte?
Resmi verilere bakıyorum...
Bir yılda 290 kadın, genç kız öldürülmüş... Kimi boşandığını kocası tarafından, kimi sevgilisi tarafından.
Yetkililerimiz 2015 yılında 3 bin 100 teröristin öldürüldüğünü, pardon etkisiz hale getirildiğini açıklıyor.
7 Haziran seçimlerinin ardından bugüne değin geçen süreçte yaşamını yitiren sivillerin sayısı 300’ü aşmış.
Şehit cenazeleri birer ikişer geliyor hâlâ...
Tabuta sarılan bebeler, analar, eşler, kardeşler...
Kimi karısıyla çarşıda alışveriş yaparken, kimi evine ekmek götürürken, kimi bankamatikten para çekerken terör örgütü tarafından katlediliyor.
Keskin nişancılar vuruyor polis memurunun evini.
Çoluk çocuk ölüyor....
Acı ama gerçek olan bu!
Kör terör yakıp yıkarken, olan iki ateş arasında kalan yoksul insanlarımıza oluyor.
***
Çocuklar, kadınlar, genç kızlar, dedeler, nineler ölmesin, şehit cenazeleri birer ikişer gelmesin...
Hendekler kapatılsın, duvarlar yıkılsın, terör sonlandırılsın.
Tamam!
Peki, o hendekler kazılıp duvarlar çekilirken, silahlar, mermiler evlere yerleştirilirken, devletimizin güvenlik güçleri neredeydi?
Askeri araç kazasında 40 şehit veren bir ülkenin insanlarıyız biz...
Pusuyla, toprak yollara döşenen mayınla, uzaktan kumandalı bombayla, keskin nişancılarla öldürülen asker, polis, sivil sayısı kaç?
100’ün üzerinde...
Bir yanda PKK, öte yanda IŞİD...
Benim güzel ülkemin topraklarında kök salıp kanla besleniyorlar.
Terör, askeri, polisi öldürmüyor sadece...
80 yaşındaki dedeyi, 70 yaşındaki nineyi hedef alıyor, masum insanları öldürüyor.
Benim ülkemde tecavüze uğrayan kadınlar var.
Hayat avuçlarımızın içinden kayıp giderken umutlarımızı da alıp götürüyor biz farkına varmadan.
Türkiye’de yılda toplam cinayet sayısı üç bin...
Peki, Küçükkuyu’dan Ayvalık’a; Çeşme’den Didim’e, Bodrum’a dek Ege kıyılarından karşıya geçmek isterlerken İyonya’nın yuttuğu Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı sığınmacı sayısı kaç?
Elimdeki verileri aktarıyorum size...
Hayatı, ölümü!
Güneydoğu’da ailelerine verilmeyen, kimsesizler mezarlığına gömülen ölü sayısı ne kadar biliyor muyuz?