Umuda yolculuk...
Günün ilk ışıkları harabeye dönüşmüş apartmanların üzerine düşüyor... Göz alabildiğine taş ve moloz yığını her yer... Bir yatağın üzerinde uyuyan bir kadın...
Günün ilk ışıkları harabeye dönüşmüş apartmanların üzerine düşüyor... Göz alabildiğine taş ve moloz yığını her yer... Bir yatağın üzerinde uyuyan bir kadın, çocuğuyla birlikte güneşin ilk ışıklarını selamlıyor. Çaresizlik, umutsuzluk var kadının yüzünde... Bir erkek arabanın üzerine yatakları, yorganları bir de bavulunu koymuş.
Giderek çoğalıyor fotoğraflar... Yaşama dair ne varsa, sevgiyi, umudu, yalnızlığı yansıtıyor o sokaklar ve caddeler. Korkunun kol gezdiğini bir başka görüntüde görüyor insan. Saçları kırlaşmış bir erkeğin gözlerinde ayakta kalma mücadelesini yakalıyorsunuz ansızın. Umudu yakalamaya çalışan çocukların bakışlarında yaşama sevinci yitip gitmiş mevsimlerin ötesine. Oysa sessizlik insana göre değildir. Suriye’de iç savaşın getirdiği bir hüzün...
Uçaksavarlardan, uçaklardan atılan mermiler ve bombalar... Bir türlü bitmeyen bir iç savaş, mezhep çatışmaları Ortadoğu’yu yaşanır halden çıkarmıştır. Önce Irak, Mısır, Libya... Diktatörler devrilmiş ama olan sivil halka olmuştur... Yıkıntıya dönüşen kentlerde yaşama tutunmaya çalışıyorlar... Oysa oralarda hayat vardı bir zamanlar... Şimdi korku sarmalında yaşıyorlar... Suriye’de Esad ayağa kalktı ve Rusya’yla birlikte karşı güçleri zor da olsa yendi sayılır. Çocuklara, kadınlara bakıyorum, onların hüznünü, yüreklerindeki acıyı görüyorum. Savaşın bir ülkeyi nasıl perişan ettiğine tanık oluyorum. Onların öyküleri ilgilendiriyor beni... Akan kanı, gözyaşını, anaların ağlayışını, sevgiyi, umudu göz ardı edebilir miyiz? Bir yetimhanede kalan o çocukların dünyaya nasıl seslendiklerini... Hepsi ama hepsi bu iç savaşta ailelerini yitirmiş.
***
Acının, hüznün yalnızlığında değil, umudun, sevginin sarmalında yeni bir günü kucaklayalım... Bitsin bu savaşlar, kör ve acımasız, hain terör saldırıları dünyanın her yerinde bitsin... “Kimse ölmesin” diye haykıralım her yerde... İstanbul’da Şehitler Tepesi’nde, Kayseri’de karanfil bırakan kadınların, erkeklerin, gençlerin, yaşlıların gözyaşları dinsin.
Bir kez daha terör insanlık suçudur deyip seslenelim. Hem güzel yurdumuzda kış çiçekleri açsın, hem de umutlar tazelensin. İnsanlığa, özgürlüğe doğru bağıralım hep birlikte: “Terör nereden gelirse gelsin bir insanlık suçudur...” Unutmayın her sevda özgürlük getirir yaşama. Halep’ten kaçan, mutlu olmaya çalışan insanlara kucak açalım. Bir kez daha Beşiktaş Arena Stadyumu’nu kan gölüne dönüştüren hain PKK’yi lanetleyelim şehit düşen polislerimizin geride bıraktığı ailelerine başsağlığı dileyip acılarına ortak olduğumuzu bildirelim.
Ne FETÖ ne PKK ne IŞİD ne başka terör örgütü. Halkların kardeşliği... Sevgi... Umut... Sevda... Sermaye-emek çelişkisi... Her sevda, yeni doğan günün başlangıcıdır mavi gökyüzünde tan vakti. Gelin koşalım hep birlikte, tüm ağaçlara, kuşlara, ırmaklara, denizlere seslenelim çocuklarımız için: “Sanki kendi kendilerine Sıra sıra doğuyor çocuklar. Dünyanın en güzel şeyidir aşk (aşk ve aşkın sonuçları) Dans edin kardeşlerim, dans edin! Ölüm arkadan gelsin!” Haydi kalkalım yerimizden. Şarkılar söyleyelim. Sevgi bahçelerinde yürüyelim. Alevlerin alacakaranlığında yitik zamanların sevdalarını değil, insanlığın, sevginin yoğunluğuna kendimizi adayalım...